Her insanın bir takım istekleri ve hiçbir zaman da gerçekleşmeyecek düşleri vardır. Fakat; yine de bu, “ istek ve düşlerini düşündükçe.. gah sevinir, gah üzülür..” lâkin, hayal aleminde gezinerek; bazan da, metefizik alemde yol alır... Boyutlar arasında
tur atarak, farklı dünyaların farkına varır. Kendi dünyasını da, bu seferler sırasında keşfederek; BEN’liğinin derinlikerine doğru yelken açar...
İçinde saklı bulunan asıl kendisi ile karşılaşır, konuşur, görüşür.. böyle kişiler, artık tekâmül basamaklarını çıkmaya başlamıştır. Gerisi; bir çorap söküğü gibi, kendi kendine gelir.. yeter ki; o, “İLK ADIMI” bir atabilsin. ben’lik basamağından sıyrılma kontağının anahtarıını bir çevirebilsin! ..
Haydi; aşağıdaki şiir ile beraber, siz de benim ile bir “İLK ADIM” atmaya var mısın? İçinizdeki kendinizle tanışmak, karşılıklı görüşmek ve ortak bir noktada buluşmak.. için. Haydi, daha ne bekliyor sunuz? ..
B E N ’ D E K İ B E N
ŞİİR NO:194 14-02-2010
Testinizde ne var ise; dışarıya da, o sızar,
Okuma yazmamış cahil, nedense; her şeye kızar...
Kocaman sıralı dağlar, hep tepelerden oluşur,
İnsanın kirlettiği yeryüzünü ışıkla yıkamak, nur’la yoğurmak.. için, birçok; mürseller, veliler, asfiyalar, ebdaller, mukarrabinler, alimler, sıddıklar, şahidler ve şehidler.. gelmiş; Şeytan’dan, Şeytan’nın çocuklarından, cinlerden ve şeytanlaşmış insanlardan.. kör nefsimizi korumak, hatalarımızı düzeltmek, kelimenin tam anlamıyla, YARATAN’a KUL, Resulullah’a da ümmet, nefsine amir, kendi dışımızdaki diğer yaratılmış cümle mahlûkata sevgi vererek, karşılıklı ilişkide bulunmak.. üzere, bu güne kadar birçok nurani şahsiyet teşrif etmiştir. Şimdi bu nur zevatın, günümüzdeki en güncel olan sonuncusu ise, 1400 yıllık sürenin son ve en büyük olanı; kendisinden sonra gelecek ve kendisinden de daha büyük hatta, peygamberlerden sonra en büyük olanın yolunu hazırlamak, almış olduğu EMANET’i de; O’na en güzel surette olgunlaştırıp, en mükemmel bir biçimde teslim etmek için.. insanüstü bir çaba ile gayret gösterip, bir “BÜYÜK GÖREV”i ifa etmenin endişe ve telaşıyla yazılmış bir “Xêlâk asrını; bir ümit, bir hizmet ve bir sevgi asrına çeviren başarılmış bir destanın son sayfalarını yazmaktadır.”
İnsanların yaptıkları en büyük hatalardan biri de, elindeki değerleri; bir şekilde elinde çıktıkdan sonra, ah-vah’larla farkedip, üzülmesi ve kahrolmasıdır.
Ben aşağıdaki şiir ile sizlere “sonradan üzülüp, kahrolmamanız, ah çekip inlememeniz..” için, birtakım ipuçları sundum. Bu bilmeceyi çözüp- çözememeniz, size olan manevi nasiple yakından alâkalı olup; çözemezseniz veya çözüp tam anlayamazsanız da, üzülmeyin. Çünkü her şey, bir kader ve bir nasip mes’elesidir. Vesselâm! ...
BİR PİR-NUR’UN ARDINDAN
İlk isyan ve ilk suçundan dolayı, ilk baş eğme fiili; ilk insan Hazreti Adem babamız ve Hazreti Havva Anamız tarafından, ilk defa Cennet'te yaşandıktan sonra, her ikisinin de Dünya'ya indirilmelerinden sonra, soyları ve çocukları tarafından da devam etmiş ve günümüze kadar da hız kesmeden gelmiştir.
Nefislerine, Şeytan'a, Şeytan'ın çocuklarına, cinlerin ve şeytanlaşmış insanların iğvalarına maruz kalıp kendilerine gadr ve zulmeden insanların içinde hatalarını farkeden küçük bir kısmı, yaptıkları hataların ve işledikleri günahlarının farkına varmaları ile "TÖVBE"ye yönelmeleri sırasında; bir taraftan kalpleri ile nedametlerini dile getirirken, diğer taraftan da dimdik duran BAŞ'ları da bu tövbelere iştirak ederek utancından dolayı ÖNE DOĞRU EĞİLİR...
Bu eğilme; ilgili kişiyi (kulu) kendine gelmesine, Şeytan'dan, Şeytan'ın çocuklarıdan, cinlerin ve şeytanlaşmış insanların iğvalarından uzaklaştırıp.. uzaklaşmış olduğu Rabb'ne döndürür. Kul, Rabb'ının emir dairesine; Rabb'i ise kulunun farkındalığının ilk basamağına kavuşur.
Artık kulun tekâmülü başlamış, gökler ötesinin merdiveninin basamaklarını çıkmaya, ilk adımlarını atmaya..başlamş olur. Bu ilâhi merdiveni bularak, ilk basamağına tutunanlara ne mutlu! ..
Allah (c.c.) için eğilen bir baş, artık varlık ve yaratılış sırrını, mahlûkatı ve mevcûdatı.. ve de bunların SAHİBİ'ni, anlamağa, çözmeğe ve kavramaya başlar.
Soru: Ya, sizin başınız ne alemde? Dik mi, yoksa öne doğru eğik mi? ..
İslâm şeriati içinde, bir çok kutsal günler vardır. Bayramlar da, bunlardan biridir. Muhammedi’lerde ve de Türk’ler de ise; bayramın yalnız adı değil, kutlanışı bile, diğer din ve milletlerin bayramlarından çok farklı, çok daha edepli ve çok daha vakârlıdır.
Bilhassa; BAYRAMI bir gün önceden karşılamak için bile, ayrı bir heyacan ve ruhen arınmanın zirveleri yaşanır! .. Bayramın gecesi ise; tam bir metafizik gerilim terennüm edilir ve ilave ibadetler, hayır ve hasenetler yapılır, en mühimi de uyku uyumadan sabahlanmaya çalışılır...
Şafak vakti; metafizik gerilim zirve yapar ve apayrı duygular yaşanır, apayrı ruhani zevkler Arş’a yelken açar! ..(ekbette ki; bunu kalbiyle, vicdanıyla, aklıyla ve mantığıyla, gönlü ve duygularıyle.. yaşayanlar için.)
Sabah namazından sonra ise; diğer günlerden ayrı bir sabah, her yönü ile kendini hissetirir. Bu; tam tarif edilemeyen ve algısı, terennümü, yaşayışı.. çok farklı, metafizik gerilimi yüksek bir sabah’tır. “BAYRAM günlerindeki, o “BAYRAMA ÇOK ÖZEL SABAH’ların! ..”
Hiç unutulmaz, “bayram günlerine rastlayan bu mübarek sabahlar! .. ” Her sabah’tan, çok farklı bir sabahtır; şu bayram günlerindeki sabahlar! .. Ve bir de; yılbaşı gecesi ile çakışan, “BAYRAM’daki O, SABAH” var ya! .. O sabah! .. İşte, insanı ah-vah ettiren o sabah! .. O, belki bir ömür boyunca; ancak, bir defacık yaşanan o sabah! ...
İşte, o yılbaşı gecesinin sabahı! .. Bilene, ne büyük bir yol ayrımını.. ve ne büyük bir seçimdi, O, BAYRAM’daki SABAH.. Beni, defalarca bütün zerrelerice; ahhhh ettiren, o sabah!
İslâm şeriati içinde, bir çok kutsal günler vardır. Bayramlar da, bunlardan biridir. Muhammedi’lerde ve de Türk’ler de ise; bayramın yalnız adı değil, kutlanışı bile, diğer din ve milletlerin bayramlarından çok farklı, çok daha edepli ve çok daha vakârlıdır.
Bilhassa; BAYRAMI bir gün önceden karşılamak için bile, ayrı bir heyacan ve ruhen arınmanın zirveleri yaşanır! .. Bayramın gecesi ise; tam bir metafizik gerilim terennüm edilir ve ilave ibadetler, hayır ve hasenetler yapılır, en mühimi de uyku uyumadan sabahlanmaya çalışılır...
Şafak vakti; metafizik gerilim zirve yapar ve apayrı duygular yaşanır, apayrı ruhani zevkler Arş’a yelken açar! ..(ekbette ki; bunu kalbiyle, vicdanıyla, aklıyla ve mantığıyla, gönlü ve duygularıyle.. yaşayanlar için.)
Sabah namazından sonra ise; diğer günlerden ayrı bir sabah, her yönü ile kendini hissetirir. Bu; tam tarif edilemeyen ve algısı, terennümü, yaşayışı.. çok farklı, metafizik gerilimi yüksek bir sabah’tır. “BAYRAM günlerindeki, o “BAYRAMA ÇOK ÖZEL SABAH’ların! ..”
Hiç unutulmaz, “bayram günlerine rastlayan bu mübarek sabahlar! .. ” Her sabah’tan, çok farklı bir sabahtır; şu bayram günlerindeki sabahlar! .. Ve bir de; yılbaşı gecesi ile çakışan, “BAYRAM’daki O, SABAH” var ya! .. O sabah! .. İşte, insanı ah-vah ettiren o sabah! .. O, belki bir ömür boyunca; ancak, bir defacık yaşanan o sabah! ...
İşte, o yılbaşı gecesinin sabahı! .. Bilene, ne büyük bir yol ayrımını.. ve ne büyük bir seçimdi, O, BAYRAM’daki SABAH.. Beni, defalarca bütün zerrelerice; ahhhh ettiren, o sabah!
Bu güne kadar, 'DİL' üzerine çok şeyler söylendi ve yazıldı. Dil'e, ben de farklı bir gözle; (farklı olduğunu düşündüğüm bir pencereden) bakarak, bir takım tahliller yaptım. Siz, ne dersiniz? Benim tahlillerimi, KENDİ ANLAYIŞINIZA GÖRE YORUMLAYIP, DİL’İNİZİ BİRAZ OLSUN HESABA ÇEKEBİLİR MİSİNİZ?
Bir de siz, dil'li misiniz? Yoksa, dil'siz misiniz? Dilinize, her zaman sahip misiniz?..
DİLLİ İLE DİLSİZİN FARKI NEDİR, BİLİR MİSİNİZ?..
YA SİZ!. BU; DİL İŞİNE, NE DERSENİZ?!..
Cevabı, aşağıdaki şiir versin. “İSTER MİSİNİZ?..”
O GELİYOR!.. (Hz. Mehdi)
Bütün Dünya’nın farklı yerlerinde ve farklı isimlerle de olsa, dört gözle özlediği ve beklediği.. son; halife, son büyük kurtarıcı, örnek ve ideal insan.. zamanının en salih Müslüman’ı, iman ve ihlâsın abidesi, dertlerin ilacı, gönüllerin dermanı, Kıble’nin pusulası; gelişi bin küsur yıldır beklenen ve de hadis-i şeriflerin tanıttığı kadarı ile şahsiyeti çok özlenen..
O GELİYOR!.. (Hz. Mehdi)
Hain, fesat ve eli kanlı.. bir, “GİZLİ GÜÇ!..” vardır. İslâm’ın; özellikle de İslâm’ın kılıcı, Türk milletinin bekâsının üstünde. Hiçbir zaman açıkça görünmüyor. Her yerde ve her şeyde… Sanki; eşyanın içine sızmış, atomlarına sonradan ilave edilmiş, kararlı ve dengeli bir elektron gibi!..
Her menfi, musibet ve zelil.. her kötü iş de, olay da ve fiilde.. “O, GİZLİ GÜÇ” daima ve hep baş rolde oynar. Doğumla başlayan ve ölümle sona eren.. her finalde!.. Bütün Müslüman’ların hayatını, adeta kuşatmış.. perde, perde; ilk öğrendiğimiz kelimelerle ile, bize musallat olur ve bizi adeta, kendi bildiği kendisine özel bir ninni ile büyütür.. gençlikte, oyalar.. yaşlılıkta, süründürür.. ölürken de, zillete büründürür… Ve de, Ahiret’imizi dahi, öldürür...
Eğer gerçeği teslim etmek gerekirse, kendi açısından vazifesini bilhakkın yerine getirmenin “ neş’esi ve gururuyla..” bizler, tabut içinde son durağımıza giderken.. o, adeta, arkamızdan bize; güle güle değil, “GULU-GULU!..” diyerek “EL SALLAR...”
Bu GİZLİ GÜC’ün hiç, boş vakti yoktur ve hemen gider, yeni doğmuş başka bir bebeğe musallat olur. Hem de, daha öncekilerden kalan birikmiş tecrübeyle, o; yeni doğmuş bebeği, kendisinin bildiği usullerle ve metotlarla, daha öncekilerde olduğu gibi, eğitmeye ve öğretmeğe, “YANİ; EĞİP, BÜKMEYE, GİZLİ GÜCÜNÜ!..” göstermeye başlar.
Doğulu ve en çok da Müslüman toplumların çocukları, işte böyle eğitilirler.. “görülmeyen bu negatif gizli güç; bu gizli el, bu gizli göz veya bu gizli mürebbiye..” tarafından!..
Sonuçta ise, fatura; hep, “Müslüman’ların; dinine, imanına ve şark kurnazlığı zihniyetine” çıkar. Sloganlaşır ve döner, dolaşır.. bir yaşam tarzı oluşturur...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!