Gidenler, gelenler, kalanlar, izleyenler ve görenler, duyanlar ve hiç olanlar. Kimi sisler ardına gizlenmiş yalnızlığına düet yapar. kimi yola düşmüş kalabalığında yitirir kendini. yollarda ayak izleri var geçmişten geleceğe gibi görünen oysa gelecekten AN’ları çalıp günü kurtarmaya çalışan. Bir orman yansa, teknesinde balık kızartır düşlerim.
Ağaçlar devriktir, cümlelerimden hasretini yüklemiş halleri ile, küfesindeki sırlarıyla bir sarı papatya düşer gözlerime, ayaklarım karlı dağlara dolanır. Durma öyle yüreğini avuçlarına alıp başında dünyayı taşırcasına. Üzerindeki güneşin farkında ol, sen gece siyahı saçların ile karanlığında olsan bile yaşamın üzerinde yaşamdan alınmış gündüzü taşımaktasın çocuk.
Resimlerde uzaklara bakıvermekte bir erdemdir, bir insan olarak ya da bir köpek olarak, baktığın yerde değilse de mutluluk, gördüğün ve dokunduğun yerdedir muhakkak.
Bakma böyle esip gürlediğine gecenin,
öyle usul usul bir dinginliği var ki gökyüzünün
içinde
haksız kazanç elde eden
aşk artığı sözcükler ile dolanıp duran
yüreğimden kopup gelen heceler
Bana; kendimi verdi Yaradan. Sonra kulları paylaştı onu annesiyim ve babasıyım diyerekten, sonra toplumu, sonra, işverenleri, siyasetçileri, seviyorum diyen herkese bir parça giden varlığımdan bana kalan kocaman bir sAnCI idi.
Gülümseyişimi cebimden çıkardım şimdi saltanatını sürmekteyim yAlNızlığımın.
eskiden böyle değildik
sonradan acımsı tatlar bırakmaya başladı hayat ağzımızda
şimdi kuru topraklara talim edilmiş boy sürgünlerindeyiz
bir sırık dikilir yanı başımıza
ona göre boy verir ona göre şekilleniriz.
özümüzü toprakta koruruz
Beni göklere salın, tüm yıldızları sözcükler ile kaplayayım. Tüm sözcükleri SEVGİLİden emanet alayım. Sevgiliden NEFES alayım. Nefeste TEN olayım. Tende Işık, Işıkta O... Ya beni susturun ya da bu geceyi alın koynumdan...
notalardan ayrılmışta gelmiş bir ezgi,
bir kuş ötmesi onlarca kalan yaprak arasından,
bir düş seslerin içinden çıkıp gelen,
korkulukları yıkılmış evlerden,
çamurdan asfalta dönmüş sokaklar arasından,
paçası kirlenmiş çocuklardan,
Gitmek.... sözlerin tükendiği noktada bile olsan söyleyecek bir söz her zaman vardır.
Yanmak...aşkların bile bittiği anda başlatacak bir neden vardır.
Olmak.... benlerin ortadan kalktığı, aşk ile sözün birleştiği ve ne sen nede benin kaldığı anlar vardır...
Daha fazla göç etmelisin yüreğime.
Vahasını kaybetmiş kervanlar gibi
geçmelisin gözlerimin önünden.
Kum fırtınalarında yitirmelisin
sana duyduğum özlemleri.
Öyle çok gelmelisin ki
Gözleri AŞK'a gülmek,
karşısındaki insanı AŞK olarak nitelendirmek demektir.
Gözleri AŞK'la gülmek,
karşısındaki insanın, kişinin kendisini AŞK'a inandırabilmiş olduğu gerçeğini yansıtması demektir.
'Hayat çok garip' derdi bir parçasında Cem Karaca, şimdi penceremden dışarı bakıyorum da garip olan hayat değilmiş be hocam, şu yolda yürüyen, parkta dolanan, balkondan dışarıyı seyreden, telefon ile bağıra çağıra konuşan, yolda hız denemesi yapan, gürültülü arabalar ile geceye ses veren insancıklarmış garip olan.
Hayatın bir suçu yok, onun içinde yaşadığını sananların kendisidir garip olan. Yoksa hayat içinde yaşayan diğer tüm canlılar için çok güzeldir hayat. Bir yaprak, bir ağaç, bir çiçek, bir kelebek, bir aslan, ceylan, timsah, yılan, kurbağa, bok böceği için hayat hep aynı güzelliktedir.
ihtiyacı olan ihtiyacı olduğu anda gelir, hayat ve evren ona yol gösterir o da ona eşlik eder ve güzelleştirir. Oysa insan diye nitelendirdiğimiz varlık dünyanın bütün hallerini alt üst edip kendi çizdiği yolda gitmeye çalışmaya çabalamaktadır. Sonra olmayınca da hayat bir garip olmaktadır.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!