Gidişime adadım bütün yalnızlıklarımı
Derin izler taşıyan heykeller yaptım dev kayalardan
Hüzün astım yüzlerine
Krallara mezarlar yaptım dağları delerek
işlemeler ile süsledim kapılarını
Ağaçları abanozdan dı
Talan edilmiş bir ömrün sonbaharındayım.
Sararıp dökülen yapraklar misaliydi
Geçip giden günlerim.
Boşluktaydı düşünceler
Herbiri
Yıldızlar gibi dağılmıştı gökyüzünde.
Bir damlaya dokunmak gibiydi sevmek.
İçinde sen olduğun için
kıyamadan izleyip
sende var olmaktı aslında AŞK...
Ne söylersem söyleyeyim, ne yazarsam yazayım, bilemezsiniz yüreğimden taşanları ve tenime bulaşanları.
Bildiğiniz ve gördüğünüz sadece sözcüklerden ibaret. Kimi gerçek görünmez, kimi abartı gelir. Kimisine de o kadar da değil der ve gülüp geçersiniz.
Sözü en güzel gözlerde görebilirsiniz. Ki sizlerde gözümü görmüyorsunuz. Sözüme bakıyorsunuz sadece.
dokunmaktan uzak
tariften yakınsın
susan kelimelerin
bitmek bilmeyen
uzunluğundadır
Kalkışı demektir son trenin
istasyondan
Yada son geminin ayrılışı
limandan
Acı bir siren sesidir uykudan uyandıran beni
Tüm gidişlerinin ardında aklıma takılır
boğazım yanıyor
acıyor batıyor kimliğime
özlüyor sarıyor sarmalıyor
hasretini
üşüyor ellerim, parmaklarım
tırnak uçlarım,
odada yanan sobanın
sıcaklığı vuruyor yüzüme
düşünüyorum...
sıcaklığınla sardığın tenimi
ürperiyorum
şimdi soğuk bir kış günü yaşanıyor belki dışarıda
nefesini ver yaşama
ıslat dudaklarını kızıla çevir
gökyüzü olsun dudakların,
yanan dudaklarım olsun
dudaklarında
penceremde kemirgen bir düş
hayallerimi kemiriyor zaman misali,
tarihin akışına kapılıyorum
tekerrür eden yalnızlıklarla,
bir kayboluşu simgeliyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!