Yemyeşil bir dünya,
masmavi gökyüzü,
gökyüzünün mavisini yansıtan okyanuslar
ve hayvanlar
ve bitkiler
ve ağaçlar
Bana,
kendi doğrunu anlatıp durmaktasın,
kendi pencerenden bakmaktasın,
kendi duyduğun dilden dile gelmektesin,
kendi baktığın gözden anlatmaktasın.
Bizi barış paklardı be çocuk
etrafımızı saran bu kızıl ateş parçaları da neyin nesi.
Bizi mavi gökyüzü paklardı
oysa her yeri kızıla boyadı hırsları için insanoğlu.
Bu yüzden,
günlerin döşünden
akışını seyrettim
kehribar rengi acılardan
sıyrılarak geliyordun bana
göğsüme saplanan
Eylül karadeniz fırtınası,
Eylül dalgaların çığlığı,
Eylül yıldız kayması,
Eylül gece alazı,
Eylül yangın yeri,
Eylül hazan mevsimi,
Oysa bu dünyaya gülümsemeyi öğrenmeye gelmiştim. Gülmeyi aşağılayan zihniyetler arasından ağlamayı da unutarak büyüdük. Karı gibi gülme, erkek adam ağlamaz dediler. Ömrümüzden gözyaşlarımızı ve kahkahalarımızı yitirerek büyüdük. Şimdi öksüz bir bedenin içinde kahkahadan ve gözyaşından yoksun yaşama tutunmaya çalışıyoruz. Oysa gülümsemek için gelmiştik dünyaya. Gözleri yaşartırcasına gülümsemek için...
bütün sessizliklerin içindeki sese
yine bir sessizlik fırtınasına yakalandım
ne zaman kendimi düşünsem
bir fırtına kopar günden
ne gidilecek coğrafya kalır
ne de dönülecek bir adres
Deryaya düşmüş gönül,
nere dönse su,
nere dönse damla.
Yeşili mavi ile örtüp,
sarı güneşi sarmış
kızıl tenine.
Çocuk
yerdeki ekmek kırıntısını
bile bulamayanlar var
sen yinede şanslısın bulabildiğin ekmek için
ya
bir gül kopardılar dalından.
içinde
binlerce düşün
haykırışıyla...
solan sessizlikler içindeki yaprakları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!