Sadece iki karış kadardı gökyüzüm.
Buğusunu sildiğim camdan bakardım ona.
Maviliği o kadar iç gıcıklayıcıydı ki;
Ellerimi uzatıp dokunmak isterdim.
Yakalamaya çalışırdım yıldızlarını.
öylesine gezinirken rastladım sana.
sıcak bir yel estirdi gülüşün, ısındım.
bilmem ki, girmek istesem dünyana.
bil, bir gülüşünü diğerinden kıskandım.
nadide bir çiçeğe benzettim gülen yüzünü.
şimdi gelsem sana kollarimda ilkbaharla.
sımsıkı sarsam, sarmalasam seni.
doyasiya koklasam hiç bıkmamacasına.
bir daha bir daha öpsem narin ellerini.
ben hasret denizinde sana yol alıyorum.
Ağlıyorsun!
Adı yankılanıyorken dizelerde,
Kara kalemle çizilmiş bir sebebe,
Yanıyorsun!
Hayatı sorguladıkça,
Susuyorsun!
artık vazgeç kayıp kelimelerden.
çalıntı cümleler kurmasana.
sözün sükut olduğu harmana,
bir tas su dök nasırlı ellerden.
kahır çekmeden hayatın anlamı mı var.
çekiver yollarımdan hasret fırtınalarını
zaten uçurumun önünde kalmışım
estirme bu kötü fırtınayı da
çaresizliğe düşüp
seni kaybetmeyeyim.
güneşim, yeniden doğ sabahlarıma;
Hiç beklenmedik rüzgâr gibi,
Esiyor içerimde yalnızlık.
Kaçıyorum kendimden, esirliğim senden.
Neden kaçıyorum?
Sebebim?
Bana anlatmaya doyamadığın sevgin,
Karanlık bir geceden çıkmışçasına sessiz.
Bir çiçeğin ruhunu delercesine yaydığı koku gibi.
Dikenli tellerle çevrilmiş
Bir gökyüzü gibi duygularım.
Başlıyor işte...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!