Her sabah gözlerimi açıyorum
Güneşten önce doğuyorsun sen
O ışıltıyla banyoya geçiyorum
Musluktan akıyorsun sen
Tam çayıma şeker atıcam
Bardaktan bakıyorsun sen
Her günüm yanlış yazılmış bir mektup sanki
Her anım yeni bir başlangıç
Her dakikam bir yanlış cümle.
Ve avuçlar arasında bir sayfa.
Koca bir gün daha hiç yaşanmadan
Buruşturulmuş bir kağıt parçası oluyor sonuçta
Mavi derinliklerden yansıyan
Bir ışık hüzmesi gibi
İnebilsem derinliklerine,
Boğulmadan.
Atabilsem tenimi
Serinliklerine
Üzerindekilerin rengi vururdu gözlerine
Bir türlü göz rengini kestiremezdim
Öyle bir parlardı ki sen gülünce
Gözlerimi gözlerinde gezdiremezdim.
Bugün ayrılık giymiştin üzerine
Ve tüm acısı geçti gözlerinden gözlerime
Üç beş kelimem vardı söylediğim
Belki biraz utanarak, biraz gizli saklı
Şimdi nedendir bilirsin bu sessizliğim
Tüm kelimelerim artık sana yasaklı
Şiirler arası yolculuk gibiydi senle hayat
Ben dörtlüğe girmek için koşturduğum esnada
Sen çoktan yer bulmuştun bir önce ki mısrada.
Yoruldum koşturmaktan dizlerimde kalmadı takat
Tutunduğum yer tekrar eden o anlamsız nakarat
Susuyorum...
Bakir bir karanlık yığılmış penceremde
İçime abanıyor çaresiz yardım istercesine
Dışarısı kızıl kıyamet yağmur, fırtına vesair
Tek kelime çıkmıyor ağzımdan sana dair
Susuyorum.
Pınar oldum bir yudum susuzluğuna
Bir bardak olmalıydım yudum yudum
İçini serinletmeli dudaklarını ıslak bırakmalıydım
Ama pınar oldum ben bir yudum susuzluğuna
Fırtına oldum hiç yoktan okyanus oldum
Hafif bir esinti olmalıydım belki yanan tenine
İzmir öyle bir dişidirki!
Aldatmayan erkek yoktur
Onunla sevgilisini.
İzmir öyle bir er kişidirki!
Benim diyen kadınlar
İlah bilir iblisini.
Doğan güneş değil aslında
Doğması beklenen her sabahta.
O değil akşamı bize koyup
Ufukta süzülen.
Bölünmüş, mahsun bakışlara rağmen,
O değil kızıla bürünüp giden.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!