Haki renkli ayvaz ölüler var
Gözleri kapalı ölüler var
İçleri tedirgin bekleyenler var
Ölüler var...
Gözleri kapalı liderler var
Gözlerin alüminyum yeşili Émma
Enses bir tabiatın korkusu okunurdu
Keşmir’de yabani bulutlardan çocukluğunu toplayıp
Yankı dansı yapardın bir havari misali…
Kulakların sağırdı oysa
Sağırdı duymuyordum çocuk çığlıklarını
Habersiz yaklaşır bu rıhtıma bir gemi
Ve… Sebepsiz dolar gözlerime mutluluk
İçimdeki çocuğu bırakıp lunaparka
Gelir miyim sanıyorsun, gelebilir miyim?
Eylül’de halen bir yanım
Dudaklarımı mühürledim
Yalnız yüreğim konuşmakta
Kalemim yazmakta…
Aklım kibirli yarınları düşüne dürsün
Nedense
Ben yeşille kucaklaşmamı hatırladım
Şubat ayaz
Şubat soğuk
Bıyıklarım buz tutuyor…
Rakım bardağımda donuyor…
Odanın havasında nem
Bende telaş
Basıp Kaçan…
Seni söyleyen zakkum çiçekleri
Kırmızıyla beyazı yan yana gelmez
Pencerelerden süzülüp
Yolculuklar bulduğun an
Bir düş görmüştüm
Düşümde bir nehir
Sevgi gibi bereket dağıtıyordu
Bir güneş
Gözleri kamaştırırcasına nazlı edesiyle
Büyülü bir iklim gibi iniyordu
Kim bilir kaç çocuk durdu daha önce bu pencerede
Bulutlardan anne çizdi kendine
Uçurtması olan çocuklarındı çığlıklar
“Oğlum yemek hazır hadi gel, baban geldi”
Dedi bir anne
O gene sustu
Sazlı sözlü mistik bir fantezi benim ki
Şömanişt bir illet içimde ki
Onurlu bir şekilde gitmek yakışır şimdi
Tek kişilik totaliter rejimler bana göre değil ki
Eylülde geliyor zati
Hep yolculuklarım eylüle yakın
Bir kan pıhtısı vesile
Ruh-i beden yaratıldı Âdemoğlu…
Safahat-i ruhlar sokağını bilmez misin?
Nece şairin gariban yatağı
Tenhasında sema eder Hz. Mevlana
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!