Göğü
İçimde kamaşır
Yokluğu büyüdükçe
Adının
İncelir duvarda Yüzün
Esmer koynunu
Ver elin, elim yaralı
kar altında üşümüşüm,
sokağında.
Ver elin, yüreğim vurgun
ne sevdalı, ne sevdasız
piç edilmiş bir gün aralığı
Tanırdım doğurduğum geceyi
Sus ların bir olduğu geceyi
Geçerdik hiç kimse için acele
Ayaklarımızda karabasanlar
Çünkü gün katılmamış maviler
Kaçaklaşırdı güvertesinde
Bu sabah hiç tatmadığım hüzünlerle,
Penceremde sokaklara dalıp gittim.
Çayımı hüznüme demledim.
Bir parça peynirle, geçiştirdim açlığımı.
Kimseyi düşünmeden, garip bir bulutun
Seyrine hiza ettim gözlerimi.
Balıkları kıyılara vuran
Ummanların yasını tuttum çok vakit
Çepeçevre sargılarda iyileşsin diye yaram
Toz tutan çerçevelerde
Umutlu resimler boyadım bize
Kimini mavi sevdim, özgürce
İnsanı mevsiminde seveceksin
Gözleri parıldayan bir sabahta
Belki güze değin
Belki baharda...
Sesleri dinliyorum
Usul/aksak
Annemin izlerinden kalan
Küçük ellerimi hatırlıyorum
Aralıksız/korkak
Sırtımda ıslıklar
Tutuştur dizgelerini
Dünyanın şehirlerinde
Taşı koynunu başka sevdalara
Yıldızları saçılan bir göğün altı gibi
Bir kıza sesle pınarların akışında
Türkü ol seril sazlara
Ey zulmün ufkunda çığrışan yüreğim,
Zaman yokluğunu tüketmeye yetmiyor
Efkârımı dindirmiyor hiçbir dost eli.
Ne yana dönsem uykularımda
Yüzün vuruyor gölgelerine sokağımın
Artık olsan da ne çare
Zamanın en yitik anı,
İşte o dur bende yaşayan, yaşlanan
Anlamak zordur,anlamı kurmaca anlamda sevda.
Ve yaşamak en köle zamanda,
Prangasız sevdaları.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!