İnanmasam umuduna renklerin
Dağların ürkekliğini tanımasam hele
Diyarına gurbet deyip
Silerim gözlerini şafağımdan
Mavi gülüşlerin hatrını
Yorgun saçlarıyla
Göğü taradı
Kadın
İki ayrılık arası ağladı
Sancıyan göğsünde
İlk duyduğu sevinci
Sıradan, sınanmış uykularıma dahi denk düşmez oldu günler.Gece gelen yoksunluğum ve bi kaç eşyamla bir, giyindiğim parkama sığıntı kaldı gençliğim.
Ölümün yasandığı bir mahkemedir hayat yavrucuğum, bir mavzerin özgürlüğe savrulması gibi ani'dir.Ne gelenle değişir hayat nede gidenle biter.
Ayrılık yasımın yaşını tüketir, sen gidersin hep, usulca uyur gibi.Aklıma sığmayan bir kaç cümleymiş oysa, inanmaya ne gücümün nede sözümün yettiği gidişin.Hep kandırğım kendimin yüzüne susan cümleler, dudağıma kilit.Hani elini tutsam kendime güleceğim hem öyle ki; içim-dışım sen.
Ayrılık....susunca,konuşunca,gülünce,ağlayınca...Hiç gitmeyen ve gidesi gelmeyen yüzsüz bir misafirdir ne kovmak gelir içinden ne de oturup iki kelime söylemek.Her yanı ajite kokan sığ bir melankolidir sanki içinde hapsolduğun bu durum ve nedenini düşündükçe dibe vurduğun bir araftır.
Sana söylenebilecek birşeyler olduğuna inanmaktan yorulsamda, sensiz olabileceğimden vazgeçemedim.Seni kendime anlattım mütemadiyen ne içli bir şarkı barındırdım ne de kovdum penceremden kuşları.
Hani zamanla tüketilen bir histi ayrılık...
Usulca akardık
Gölgeleri bize benzerdi
Ağaçların
Pencereler renkli
Tülleriyle
Sokağa savururdu
Bukağısından deliren sevdalarım, esrik gecelerden aşırıcak ayaklarımı eşikte kalan gidişine tanık olsun diye gözlerim.Giyindiğim düşlerin ihanetinden dağılan mısralar, çırıl efkarıma yoksul kahkahalar kollayacak. Ellerinde başka çocukların birleşen sevinci, sokaklara dağıtacağım kendimi.Devrisi günlerden umutlar toparlayacağım ve ceplerinden aşırdığım yaşamak, toprağa düşürecek inancımı yeniden. Uykusunda tutuklanan ellerimi sesinde tanımak gibi denize hazır nefesimle saçlarına salınacağım.
Divit uçlu gölgeleri seriyorum kağıda ve sen aklı hep başkasında kalan kadın! ! !
Ne çok imgeli ne çok mağrur susuyorum sana...
Dışarıda değişen iklimler bir ağaca can verir gibi, yahut cinayeti tebessümle dağıtır gibi;
Öksüz bir memleket bırakıyor, toprak damlı uykulara.
Ve ben sesinde buğusu kalmış öykülerden devşirme şair, şiirleri öksüz bırakıyorum.
Ölüme övgüler ve sövgüsü dilimden düşen nice yalnızlıkla, tenimi bölüşerek denize karıyorum.
Hayatımdan çalabildiğin her ne varsa çaldın işte! ! !
Ne umudum kaldı hayata direnecek
Ne de ağlayacak gözyaşım
Her acı kendi ateşiyle yakarmış insanı yandım işte! ! !
Sebebini bile bilmiyorum bu acının
Sessizlik korkutuyor beni artık.
Koşup çağlar boyu
Uzandığımız her uyku
Bölüşülmüştür uğultusuz
Başıboş nehirlerde
Us uçlarımıza basıp geçtiğimiz
Her mevsim kadar
Tanrı'nın hüzün durduğu korkularda
Dilsizim
Acının buğuzunda sürüklenen.
Bir yanına düşmüş kahrın
Silikleşen ruhumdur çünkü
Tutun bileklerimden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!