Hani hep saklanırsınız ya kendi ardınıza
Hani en iyi siz saklarsınız göz yaşlarınızı kendinizden bile
Acıyı göğsünüze gömüp
Taş kesilir ya bakışlarınız
Oysa bilmez miyim sanıyorsunuz
Ey düşenler;
Ağzımdan çıkan her söz
Sazımdan çıkan her nota
Yaktığım her ağıt,
Göğsümüzden süzülüp
Toprağınızı sulayan
Beynimde sürekli tükenmekte olan bir düşüncesin şimdi
Renkleri solgun resimlerde
Aramaktan vazgeçtiğim eski dost yüzleri gibisin
En kalabalık meydanlarda
Yaşanılan bir yalnızlık hikayesi
Daracık bir hücrede
Bazı kitaplar yasaktır buralarda
Bazı şairlerin kitapları
Bulunmaz karaborsa tezgahlarda bile
Burada bazı sözler hiç söylenmez
Fısıldanması bile yasaktır bazı düşüncelerin
Bir elin parmakları kadar kaldık
Gözümüzün içine bakıp anlayacak derdimizi
Yanmamış birkaç kibrit çöpü tutuşmayı bekleyen
Nemli sobalarda
Şehrin betonları arasında
Bilmezdim önceleri
Karadeniz’in Marmara’yla
Kan kardeşi olduğunu,
Kağıdın kaleme olan
Delice aşkını,
Kollarını göğe uzanır gibi açarak
Aşk başka türlü bir cesaret istiyor.
Ne savaştaki yiğitliğe benziyor
Ne de karanlıkta
Islık çalmadan yürüyebilmeye.
Aşk başka türlü bir cesaret istiyor.
Aşk ellerimdedir
Sesimde ve
Sessizliğimdedir en çok
Ve sevmeye değer olan
Sadece tutabilendir o eli çıkarsızca
Yarım kalmış bir resmi boyayabilendir
Gözlerine baktığım her kızda
Seni arıyorum
Elifi çalınmış bir alfabeyim,
Ne başlangıcım var
Ne de sonum,
Yağmuru çalınmış bir bulutum
Güzel annem,
Kaç güz geçti
Sana böyle seslenmeyeli
Kaç Eylül
Yaslamayalı başımı yaslı koynuna.
Bu harika şiirleri yazdıran güzel ve cesur yüreğinize selam olsun, sevgili Melih.
Şiirlerinizle tanışmama vesile olan sevgili Eylem Barış ve Cansın Ünver'e teşekkürü bir borç bilirim.
Sevgilerimle