"Mutluluk senin için nedir" deseler.
Mutluluğu seni göstererek susardım.
Sevgili DİDEM MADAK
Bilinmez şarkılar yükseliyor.
Ah, sevgili Didem MADAK.
Hatırlattı seni bana bir kadın.
Gözlerinde gördüm seni.
Konuşsa sarılır öperdim oracıkta.
Yoğunlaşan derin duygularımı dizginledim acıyla.
"Nasıl ölünür.
Yaşamak, bukadar tuhafken.
Nasıl sana geleyim."
Ah, sevgili Didem MADAK
"Saçlarını sallasa, kelebekler kanat çırpardı dalgalarında."
Senin hüzün duygularında
Boğulan benim sözlerimdi.
Duruşların, sarsıntının şiddetli yanıydı.
Gönül pencerenin önüne iki şiir astım
Gece bulanık, kırmızı şarkılar ve müzik.
Duvar, nefessizlik
Uzanan yabancı eller
Bir oyuncak bebek
Çığlık ve kapı
Ve düşüncede Mavi
"Sevgi ayinler eşliğinde mezarlarda anlatılmalı.
Yaşayan, ölülerin ağzından."
Gerçeğin tokadını şiddetle yanağımda hissedince büyüdüm, anladım.
Ne çok sevdim diyorum.
Oysa sevmek yabancı bir şarkıydı artık.
Işte geçiyor sakın ve ağır bir zaman, önümüzden.
Dokunsalar kırılacak, öyle görmüş hüznün acı halini.
Geçiyor işte hayatlarımızdan.
Otursa çay istese, sarılmaya can atan yüreğiyle.
Gitsede gelmese, diyorum.
Gelmem, dercesine baksa bana.
Şiirler yazmak istiyorum.
Yüreğinin şairi olmak.
Şarkılar dinlemek ve hüzünlenmek sana.
Ağlayan resimler cizmek istiyorum sana.
Gözlerden düşen damlaları hediye etmek.
Birtek sana kalmak isterdim.
"Üzerime düşen, kanlı nehrin suyunu içerken
Bana sunulan amacın anlamına sayayım.
Bana düşen, uzağı hesaplamaya mecal bulamazken, yanı başımda ruhunu dansa kaldırayım.
Şiirlerinde ölümüne dans etmek.
Sonra sana çay ısmarlamak"
"Ufak telâşlarımızla sokakları aştık.
"Sizi yakalıyorum" diyen, ardı sıra acılan sokak lambalarının ışığında kaybettik çocukluğumuzu.
Hangisi sobelemişti saklanan umutları.
Hangisi ele vermişti neşemizi.
Hangisi bize aydınlık oldu.
Korkularımızı aydınlattı.
Ne güzel Şiirler, papatya kokuyorlar.