Dondurdum gözümün ekranında resmini
ağrısını dindiriyor güneşin bakışımın
aşkını haykırıyor ay dünya ya
hangisine baksam sen parlıyor yıldızlar
ne hoş
Hangi sancı ölüme ihanet edebilir
Hangi soytarı dans edebilir ölümle
Sıgılamayan hangi mağara verebilir
Piç doğurulmuş 33 yılının hesabını
Bir sırda sen düşür hayasız gülüşüme
Sol koluma başka bir ağrı saplandı bu akşam
Kim bilir belkide ölümcül bir nidanın ayak sesleridir.
Eğer bir gün gidersem,
Kendimide götüreceğim,
Sessizce sedasızca,
Her defasında kendime verdiğim sözü
içimin sesi kıslmış bir nara
heybeti ateşe yalvarır
yak ama üşütme
düşlerimi saran alev ölüm üşümüşlüğü
gülümsemelerim uzaklara muhtac
gidenler hep sevdiklerim
Bir gün biliyorum
Henüz doğmamış
Karanlık değil
Sevdamın şehrinde sokaklar
Bembeyaz günün aydınlığı
Sarmaşıklaşmış içinde
İçinde bir sancıyla uyandı o gün...
Teknesinde son kırıntılarını kazıyordu yüreğinin.
Verdiklerini hiç hesap yapmadan vermişti.
Alınıp gidilenlerin geriye verilmeyeceğini düşünmedi hiç.
Geriye almayı düşleyerekten takılmadı hiç bir düşün peşine
Olanı istedi hep;
Küçük bir toz zerresi,
Karların arasında;
Kıyım, kıyım kıyılıyor,
Üşüyor,
Eriyor kar,
Donuyor yürek,
Korkuların kavga edecek birini ararken
Yetim olan ruhunu
kayıt ettirecek bir yer bulamadım
Anne diyemez ya üvey çocuklar
sokak kedileri gibi
Anne baba ile birlikte doğmanın şaşılığından hep
bir dirhem sevdaya olan açlığınla
başladı dünyanın dönüşüne isyanın
sabahın alaca karanlığı büyüttü seni
kendinden yoksun
sen, sen o kadınsın
Sır tutar gibi
deniz balıklarına,
ağacın koynunu
ev yaptığı kuşlarına,
güneşin renk verdiği
çiçeklerine,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!