Dalıp gitmelerin
bebeğini kaybetmiş
bir anne feryadı
gökyüzüne çarpmış bulutlar
cehennem gibi yanıyor düşlerinde
arkasında bıraktığı gölgesinden dolayı
insan kızabilirmi güneşine,
o hep en sıcacık doğallığını yollamazmı
arkasındaki golgeyi düşünmeden,
üstelik gölgesiyle ne biçim kavgalıyken insan,
güneş hiç küsermi,
Yağmura sancılı bulut
elini göğe açan ateşe üşür
boğazına atılan düğüm
güneşin yakasına iğnelenmiş
Ne çok ses kulağıma üfledi bu notaları
korktum canım çekildi yamacıma
ürktüm ıssızlık oldu annem
tünelin ucu şahdamarım
her an daralan hayallerim
buğulanan camın ihaneti
Sokakları dar pencerelerden
uzanan iki el degiyor
zamanın kimliğine
akşama ne pişirelim
telaşı içinde
sahipsiz yorgunluklar
Seni en son gördüğüm yerin
kapısında nöbetçi gözlerim
kudurmuş bir denizin üstünde
ipi şimşek olan salıncak boşluğun
Sahibi olmayan düşlere demirlediğim gözlerinin kıyısı limanım...
Dolunayı misafir ederken evren
buzdağının üzerinde
hikayesi kendine yabancı
rüyalar akıyor gecemize
Yüreğinden koparılanlar
asi bir ihanet pençesinde
gıcırdayan lanet bir kapı,
açık unuttuğun didinmelerin
çeker üstüne kendini.
Madde ve mana aleminin
sınırına bırakılan yetim kimliğimin
son nefesinin ne renk olduğunu
sen nerden bileceksin
ya da karınlığın içine gülümseyen
beyazlığın izdüşümünü




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!