bu gece ay bile mecnun
bilinmez bir vakte giriyorken
yıldızları duymaz olmuş
ah be Nurten, bu gidişler neden?
Ol emrinden bu yana var olan aşkı tanı
Unuttuğun anne şefkatine benzer tadı
Usta olmaya kalkma, çırak nazarı eyle
Kuyusunda Yusuf’u, gel anlatsın Züleyha
Perişandır ruhum, firaridir yüreğim
Issız bir düş çölünde yurtsuzdur hayallerim
Nedendir bu geç kalışlar
ve gelmez bahar mevsimlerim
aynalar da konuşur
bir surete sesi
gözlerden geçer
demlenmiş hayat kitabından
acımtırak masallar okur
saçının her teli
bir suret var karşımda
ya rüyadayım ya bir aynalı odada
gözler tanıdık lakin
yüzler benden değil
ya yabancıyım ya da yabanda
Durduk akasya ağaçlarının sıralandığı cadde üzerinde…
Gelip geçenlerin bizi görmediği bir zaman diliminde….
Sessizce vedalaştık.
Ben, bir anda kırlangıçların mayıs şarkısına eşlik ederken o, yaprak yaprak dökülüyordu caddeye.
Ağlamadık, sarılmadık, ellerimiz arkamızda aynı şehrin ayrı hanelerine yol aldık.
Benim gözlerimde kırlangıçların dansı, onun akasya dallarında intiharları vardı.
Koynuma kaç taş sığdırdım
Kaç taştan duvarı sevgili saydım
Her sevgiliye su oldum
Taşlarını oyup oyup
İçine karanfil tohumları doldurdum
Ne fayda
Bazı şiirler herkesçedir
Bilirsin ve severisin onları
Ekmek gibi
Tuz gibi
Bugün dalgalı denizleri boyayacağız
En güzel mavilerle
Kurşuni gökleri kıskandırıp
Kara toprakları küsteüeceğiz
Bugün dalgalı denizler
Belki yarın da gökleri
Bir rüyaydı sanki her şey
Kâğıttan gemilerimizle
En uzak kıyıların peşinde
Bir mavi dünyadan
Bambaşka maviliğe
Uçarcasına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!