Öğretmenim
Yurdumun gençlik harmanında
Geleceğin mimarıyım ben.
Sonsuzum ben, ufuklar ötesi
Yattı...
Mezarına uzandı,
Öylece upuzun yattı.
Başındakiler gitti.
Günahı, sevabıyla kaldı
Doğdu, anası emzirdi
ölümün pençesinde bir hayat
yaşamak mı maharet
ölmek mi?
hepsi hepsi bir an
doğan her canlıya inat,
giden var bu diyardan.
Vasat bir baharsa geçmiş
Kısık bir ses olur sonbahar
Yusufçukların kanadında
Bir hayalse rüyalarım
Bir sonbaharda uçsun
sahne: rıhtım
olay: ayrılık
zaman: ölüm vakti
kişiler: vefalı koca, bekleyen,seven eş,
bakışlarına ilk dogduklarında yerleşen huzunlerle tek kalan yetim minikler
sebeb: aclıga mahkum olmamak ve harama el uzatmadan,
Kaldırım taşlarını yokluyor ölüm
Bu sokağın üstünde acılar hakim
Yaşayandan sakınmam,zehirdir sözüm
Anlayan bilir acıdır benim özüm
....
Ölüm Perdeleri
………………………..(BAĞDAT- II)
Çekilmiş gri kentin üstüne perdeler
Yahut sokaklarına sinmiş kandan lekeler
Nasıl gülsün şimdi bu şehir
Ölümün Kıyısı
Kıyısındasın, ömrün son bulduğu kıyıda
Sessizce dalgalar vururken sahile
Kıpırdamadan öylece beklersin ayakta
Serpilir, bir ayrılık acısı ta derinlerde
Öncesizlik
Kanatlanır içimde bir çocuk
Çiçeklenir yüzüm
Kollarım alaca dal
Sessizce yorgunluğumu attım o şehirde
Usulcacık son nefesimi verdim o şehirde
Kollarında aldığım neşeyi de salıverdim
Yalnızca terk etmedim, her şeyi bıraktım geride
//
O şehirde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!