Ah be yar;
yıldız gibi doğmanı beklerdim gecelerime,
Samanyolunu seyreder gibi
seyretmek isterdim gözlerini.
Gönlümün aydınlığı, gözümün nuru
Bir yakamoz gibi düşsen düşlerime.
Gidelim buralardan
Güneşin binaların arkasına saklanmadığı bir yerlere gidelim.
Açık denizlerin dalğalandığı gibi dalgalanan
Ağaçların olduğu diyarlara,
Saçlarını dağıtan rüzgarların,
Bulutların hemen kaybolmadığı diyarlara gidelim.
Giderken hep yaralı umutlar bıraktık arkamızda
Çocukların ulaşamayacağı ufuklara
Hatıralarımız yeşerir belki yokluğumuzda
Sahra'nın en ücra köşesinde.
Giderken hep düşlerimizi bıraktık arkamızda
Yitik düşlerimizi, ninnilere karışmış düşler.
Yokluğuna dayanamaz düşlerim.
Mateme döndü gülüşlerim.
Hayallerim korkak, kaçtı karanlıkta.
İki adam girmişti koluna rüyamda
Götürdüler seni benden,
Bir Çağla ağacının altında.
Ne tat alırsın ırmağın suyundan
Ne haz duyarsın dağın kuşundan
Gafil ömrümüzün bitmez yokuşundan
Yorula, yorula çıkarız bir gün.
Sarardı yine yapraklar Dalında,
Göçmeye hazır kuşlar gibi.
Hazan mevsiminin hüznü sarar içimi
Kabuk bağlamış yaralar yine sızlar
İnce bir sızı kaplar zihnimi.
Her zerresin de seni hatırlatan,
Bir gurbeti Sarar gönlüm
Nefsi mutmain olmuş değilim.
Her anım her günüm çile.
Gel pirim himmet eyle.
Beni darlayan bu mecalim.
Karşında işte idamlık mahkum.
Sensizliğin ilmekten farkı yok.
Hayatım sanki bir zavira zindanı
Ne ben yusuf'um, ne sen Züleyha
Sultan olmayı da arzulamadım Mısıra
Ah ihtiyar adam; basto'nun dan öpmek istiyorum seni!
Nice yüklendim dünyanın çilesini.
Nesiller geçti zaman çürüttü bedenleri,
Bir et parçasına çevirdi en değerli mücevheri.
Ah ihtiyar adam; mezar taşından öpmek istiyorum seni.
Ne taşıdığını bilmeyen er, kafasız serseri.
İnsanlar gördüm maddeye aşık
arabasına, evine aşık.
tuttuğu takıma, fırkaya aşık
insanlar gördüm suratı asık
oğluna gülmez, kızına gülmez
çilesine memur eşine asık.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!