Ey yar; hasretin kokar Gülistanım.
Ruy-u'na Mestan olmuş Bülbüller
Heyula kuşatmış bütün nigahbanları
Ey yar; hasretin sarmış ruhi ahvalımı.
Çocuk şöyle dedi; Dayanamıyorum Allah'ım
Anneler feryat etti çocuklarım öldü açlıktan.
Babalar içine akıttı gözyaşlarını,
Evlatlarına mezar yeri ararken.
İnsanlık kana doymadımı hala?
Parçalanmış cesetleri seyrederken.
Adından almıştı edep hıfsını
Gariplik ona babasından mirasdı.
Hırsına kapılıp dünyalığa azmadı
Miskal olsun mertliğinden sapmadı.
Benim gardaşım Osman...
Ah ben bir taş olsaydım,
Taştan katı olasaydım.
Bir çocuk atsaydı beni düşman tankına,
Orada paramparça olsaydım.
Ah ben bir yaş olsaydım!
GAZZELİ ÇOCUK
Nerede meyve açan ağaçlar,
Yıkık duvarların arasındamı?
Bak un bekleyen çocuklar,
Birazdan susacaklar.
Küçük mahallelerde,
Bahçesinde meyve ağaçları olan
Gecekondularda yaşamak güzeldi.
O komşuluklar güzeldi,
O arkadaşlıklar...
O yaşanmışlıklar,
Ruhum karanlık köşelere sürülürken,
Beni en ıssız yerde boğdun.
Onca sevenin varken,
Gelip beni mi buldun?
Yemin ettim düğümlü sevdalara,
Ah be yar;
yıldız gibi doğmanı beklerdim gecelerime,
Samanyolunu seyreder gibi
seyretmek isterdim gözlerini.
Gönlümün aydınlığı, gözümün nuru
Bir yakamoz gibi düşsen düşlerime.
Gidelim buralardan
Güneşin binaların arkasına saklanmadığı bir yerlere gidelim.
Açık denizlerin dalğalandığı gibi dalgalanan
Ağaçların olduğu diyarlara,
Saçlarını dağıtan rüzgarların,
Bulutların hemen kaybolmadığı diyarlara gidelim.
Giderken hep yaralı umutlar bıraktık arkamızda
Çocukların ulaşamayacağı ufuklara
Hatıralarımız yeşerir belki yokluğumuzda
Sahra'nın en ücra köşesinde.
Giderken hep düşlerimizi bıraktık arkamızda
Yitik düşlerimizi, ninnilere karışmış düşler.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!