Sarayını inşa eden,
kabrini perişan eder.
Dünya malına meyle den,
kalbini perişan eder.
Her ağzına geleni söyleyen,
zikrini perişan eder.
Sevdalı bir adam gömüldü toprağa
Göçtü bu diyardan sevdasıyla
Bekliyorum gelmeni mezarıma
Bir karış toprak altında uykuda.
Elini sür-sen toprağıma hissederim geldiğini.
Yeşerir üzerimdeki sararmış otlar belki.
Yalnız kuşlar konmuyor artık pencereme.
Bazen bir yağmur tanesi,
Bazen usulca düşen bir kar tanesi uğruyor.
Sonra güneş açıyor ağır ağır;
Hepsi eriyip gidiyor,
Tıpkı yüreğimi saran özleminin
Sensiz akşamların rüyaları da hazan.
İlmek, ilmek işlenmiş her zerreme,
katre, katre kalbime yerleşen sevdan.
Bir kalp yangınından geriye kalan
küllenmiş bir hatıra gibisin artık.
Saçının rengine bakarak hayal kurardım.
Gözlerinde kaybolurdu bütün benliğim.
Seni görünce heveslenirdim yaşamak için,
Seni sevmenin doruğuydu bu.
Doruklara sevdalandım..
Seninle Aynı yoldan yürümek
Sıçrayabilseydim gönül eşiğinden,
Bir meyve düşecekti,Silkelediğimiz ağaçtan
Bir beşik sallanacaktı
Derme çatma bir damdan.
Kar taneleri gibi beyaza bürünmeliydin,
Göç eyledin gönlümden
Kervan, kervan.
Bir ben, bir kalem
Sevdan ile kaldık baş başa.
Ne iş gördü elim, ayağım
Ne yaş gördü gözüm
Bu hayatta neyden korkup kaçtıysam,
sığındığım limanda yeşeriyor sanki!
Bu yeşerme tabiatı güzelleştirmiyor,
Bilakis nefessiz bırakıyor.
Emrini aldığım kumandan
Gitme vakti geldimi ki bu limandan!
Belki son çırpınışlarıdır kanatlarımın
Belki gözlerimin son bakışları
Belki gözyaşlarımın son damlaları
Belki ismini son duyuşumdur
Belki son Sabah uyanışım
Belki sonbaharımdır...
O kapılarda samimiyeti,
O kapılarda hizmeti,
O kapılarda bir bardak çayı özledik.
Dünya meşgalesinden sıyrılıp,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!