Hayalden öteye geçmedi düşler
Kurulan kurgudan bıkması ondan
Bağ oldu sebepli sebepsiz işler
Manalı manasız bakması ondan
Yavuklu yazmalı nazlı edalar
Hakkın hakikatin düşüp izine
Geze geze geldim ben bu meydana
Kulak verdim ustaların sözüne
Yaza yaza geldim ben bu meydana
Elif Eğlendirdi mimle ayını
Arzuların hayat bulsun istersin
Büyüklük kokarsın Memiş Efendi
Kaç tepeyi sen yarattın göstersen
Hikmetli bakarsın Memiş Efendi
Tutkulu, çok yüksek hedef sahibi
Gördüğüm güzeli tarif edemem
Yüreğim pınarın gözüne döndü.
Çoban olsam on koyunu güdemem
Bakışım güzelin yüzüne döndü.
Yürek yanar bu güzele dağlanır
Çıktım yücesine indim düzüne
Dört yanı çevirmiş dağlar Elbistan
Taranmış saç gibi serer yüzüne
Ceyhan suyu yosun bağlar Elbistan
İçinden geçerken bir çay bir ırmak
İşgal oldu kültürümüz
Güpegündüz yattı gitti.
Yeni nesil ürünümüz
Caka çalım sattı gitti.
Ne bıyık var ne de sakal
Gönül denen sade soyut kavramın
Tarifine gücü yetmeyen benim
“Ben” diye kaygısı kalmaz adamın
Dili şeker şerbet tatmayan benim
Gençlik elindeyken solmam sanırsın
Düz yolumu felek sarpa düşürdü
Bekler ağzı açık derin yar beni
Gam kasavet fırınında pişirdi
Bu genç yaşta hesap eyle var beni
Gark olunca ahu zara günlerim
Giyinip kuşanıp seyran edelim
Takın ak gerdana süsün sevdiğim.
Görüp duyanları hayran edelim
Sarsın sarmalasın sesin sevdiğim
Dağların dumanla artar mı yükü
“Şiirin aksakalı”
Güzel bir yaz gününü, tüm güzelliğinin hakkını vererek ancak böyle bir güzellikte yaşayabilirdim.
Uzun zamandır yolunun bu taraflara düşmesini gözlediğim bir üstadın gelmekte olduğu haberiyle başladı günümün güzelliği. Üstadlığı sadece kaleminden kaynaklanmayan; duruşu, düşünceleri ve Türklüğü temsil keyfiyeti açısından da tüm Türk coğrafyasınca kabul görmüş bir kişiyle; yalnız benim değil, hem-hal olacağı herkesin gününün güzelleşeceği bir güzel insanla bir gün geçirmek bendeniz için gerçekten gurur verici ve bir o kadar da keyifliydi.
Piknik yerine oğlum Hakan’la vardığımızda öğle olmak üzereydi.
Beklenen misafirin henüz teşrif etmemesi yüzünden aklıma takılan acabalı soruları cevaplamakta ve merakımı yenmekte zorlanıyordum. Ancak, kaygımı belli edip bir telaşa kapı aralamak da istemiyordum.
Piknik alanı, tabiatın oldukça cömert davrandığı, teknolojininse fazla uğramadığı yerlerdendi. Cep telefonlarının çekmediği alana bizden önce intikal eden –pikniğin ev sahipliğini de yapan– Haşim Kalender’le üç oğlu –Mehmet, Hacı ve Ömer– tatlı bir telaş içerisinde, misafirler için ön hazırlık yapıyor; bir kısmı semaveri yakarken bir kısmı da mangalı tutuşturuyordu. Bizim gibi misafir olan ve piknik havasına bizden önce giren Bünyamin Bozkurt ile oğlu Tunahan, Haşimlere yardım ediyorlardı.
Teşekkürler
Gönüle has gönülden sözler begeniyle okudum üstad tebrikler gönül dolusu selamlar
Gönüle has gönülden sözler begeniyle okudum üstad tebrikler gönül dolusu selamlar