Ben ne acılar gördüm ulan! Diye bağırasım geliyor kimi zaman
Dünyanın taşına toprağına…
Annemi yok saydım gittiğin gün, öyle derin ağladım,
Abimi bıraktım, ablamı bıraktım, kendimi zaten hiç tutmamıştım,
Bütün değerlerimi bıraktım o uçurumdan diye bağırmak!
Ben ne acılar gördüm ulan,
Bazı hatalar geciktirir özrünü sevgilim,
Bazen hatanın kendisiyle birlikte gelir özür.
Bazı hataların özrü yoktur,
Bazı özürler hatadır bazen.
Kaç zamandır bir dumana anlatmak gelir içimden,
Kaç zamandır bir duman tüter durur içimden.
Umudumu hayatımın son yokuşuna saklıyorum.
Ceplerimde erimiş şekerler ordusu var.
Ceplerimde çürümüş keşkeler ordusu var yabancı.
Onları elbise dolabımda saklıyorum.
Şimdilik korkacak pek bir şey olmasa da,
Son umudumu kullandığımda,
Henüz kendime sahip çıkacak kadar delirmedim.
Görüp te bir yerlerde, bu bendim diyecek kadar aptal değilim.
İçimde iyilik namına ne varsa şerrin gücüyle parçaladılar, iğreti bilinen her şeyden payımı alıyorum.
Bir alkoliğin sigarası gibi, yangından mal kaçırırcasına bitiriliyor, bitiyorum.. Hasbelkader, bir eroinmanın kaleminden düşmüşçesine her kelimemde ölümü hatırlatıyor, intihara gidiyorum.
Mafya beylerle ekmek bölüşmüş gibi, her yanıma kor ateşler saçıyor.
Seni hep kötü hatırlayacağım.
Uyanıp da saat beşte gelmemek için kapına,
Beklememek için sokağın başında,
Nasıl dayan dediğini hatırlayacağım.
Belki duymamak için sesini bir başımayken
Görmemek için resmini masamda Bir dumanlı akşamda,
Neden sana kırılmayı seçmişim her defasında,
Neden korkutmuş gözlerimi bu kara sevda,
Kader mi yaşananlar şimdi yoksa masumiyet mi yalnızca?
Şüphe mi içimdeki acı yoksa kaygı mı fütursuzca?
Sorular fütursuz sevgilim.
Bak öyle dümdüz sevgilim.
Suyun paslı tadı ve zorla satılmış bir gül.
Burnumdaki sivilce ve kalbimdeki sevgi.
Mesela hayatın bana sık sık boş sandalyeler izletişi.
Yahut hayatın, hiç yaşamadığın bir ânı özletişi.
Suyun tadını öğrendiğimde on dört yaşındaydım.
Âşık olduğumda yirmi.
Sahile karşı endişeli endamımla,
Bir şiir çiziyorum nefesimin doruklarına.
Şimdi bir şiirde resmediyorum yüzünü,
Bir şiir dökülüyor dudaklarımdan.
Söylesene sevgilim, kaç yara, kaç durak, kaç şehir yetecek susuzluğuna?
Kaç kurşun atılacak, kaç kadın yasaklanacak kalbimin sokaklarına?
Artık katlanamıyorum ne gecesine ne gündüzüne bu şehrin.
Senden saklanamıyorum, ne kaçabiliyorum ne düze dönüyor tersim.
Maalesef aklanamıyorum, suçluluğum…suçluluğum kesin.
Hükümlü tüm nefeslerim, bahar yanıyor, ben ölüyorum da sen neredesin?
Dönmez oldu gönül çarkım, kaçıp duruyor hep hevesim.
Kaç kırık düş sığar, boş bir mermi kovanına?
Kaç dua yaklaştırır ruhu, secde istemeyen tanrılarına?
Kaç zaman, kaç sigara, kaç ölü çocuk?
Daha kaç intihar gerekiyor? Şehrin köhne sokaklarına... Ölüm boş tabancasını dolduracak yeni ruhlar arıyor, kentin yasadışı yollarında.
Sigaralar sönmek için yeni bir sigaranın dudaklarını kolluyor, hayalimin karasında.
Ben ise güneydoğunun kabristan kokan sokaklarında,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!