Vatan, millet, namus davasında
Eller tetiktedir gözler ufukta
Keskin bakışlı, kartal yuvasında
Bekledi kâh sıcakta, kâh soğukta
Vatanıdır onun en büyük aşkı
Altın kafes neyime gerek
Sen de iken özlerim seni,
Vuslattaki hasret gibi...
Sensiz hele hiç düşünemem
Ben bendeki mahzun hali
Bilmem beni kimler duyar
Sen gidersen neyler bu yar
Gezdim gördüm diyar diyar
Bir başkasın Murat Dağı’m
Gözelerden sular kaynar
Ölümü hatırlatırsın insana
Koyduk üstüne kâh baba, kâh ana
Ağıt yaktık önünde yana yana
Ne soğuktur yüzün musalla taşı
Bir meleksin, adın Narin
Yaran bende ayrı derin.
Dere boyu sular serin.
Sen küçüksün sıkı bürün.
Tepelerde tavşan gezer.
Nefis esir aldıktan sonra
Sen dünyaya daldıktan sonra
Kul hakkıyla öldükten sonra
Geçen onca yıl neye yarar?
Benim deme mülke kendince
Oğul, oğul, ey oğul! Demiş Edebâli
Nasıl da görmüş Osman’da ki her bir hâli
Biz de öğütleyelim kalmasın vebali
Evlatlarımız olsun bir edep timsali
Cehalet dünyanın derdi okumalısın.
Doğrulukla dürüstlük beş para etmez
Tamahkâra dağları da versen yetmez
Kör nefis ağızlara hakkı söyletmez
Ağu saçar kemiksiz dil, yılan olmuş
Gönüllerin biri biniyle eğlenir
Oturup palamudun gölgesinde
Cıvıl cıvıl kuş sesleri içinde
Huzur buldum yeşillik denizinde
Ruhumu dinlendiren ormanlarda
Bir yanda ahlar, bir yanda kederim
Gayrı engin bozkırlarda
Yağız atlar koşmaz oldu
Ses verirdi koca ırmak
Gürüldemez coşmaz oldu
Soldu gitti o gür çayır
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!