Kara örtü bir evde doğdum
Dibek taşında keşkek dövdüm
Köy işlerinde küçük devdim
Ben Anadolu çocuğuyum
Dünyamdır benim küçük köyüm
Bırak kendini
Alır götürür duygular seni
Bazen bir sevinç, bazen de bir hüzün
Alır götürür seni uzaklara, daldırır türlü deryalara
Ahları, eyvahları hepsini de al yanına
Yol al, aldırmadan kasırgalara, fırtınalara
Bir güneş doğdu Altaylardan
Şavkı üç kıtayı kaplayan
Bir güneş doğdu ufuklardan
Asırlar geçse de batmayan
Karlı zirvelerden yükselen
Bir vücudun iki kolu
Bırakalım ayrı yolu
Uzatalım zeytin dalı
Birlik olalım ey canlar.
Neden bu ayrılık neden?
Bazen durup düşünüyorum
Bir rüyada mıyım diyorum
Her şeye bir maddi değer
Biçilir hale gelen
Mezat dünyasındaki
Benlik hırsına kapılmış
Bir uçurtma olup, yükselsem gökyüzüne
En masum çocukça hislerle…
Ilık rüzgârlara bırakıp kendimi
Bulutları mesken tutsam.
Tüm çirkinlikleri yeryüzünde bırakarak
Mutluluğu göklerde arasam.
Koyun meler, kuzu meler
Garip gönlü hüzün dolar
Ne de yanık kaval çalar
Dertli dertli bizim çoban
Bu iştendir ekmek aşı
Çürüyünce insan özü
Şamar atar dünkü sözü
Köseleye döner yüzü
Zaman ahir, böyle haller
Bir gariptir bizim eller
Mazlumlar, garipler yüreğimde yara
Hepsinin de bahtı bilmem, neden kara?
Düşmesin diye öksüz yetim hiç dara
Umutlar ekeceğim bu diyarlara
Hüzünlü gönüller de elbet gülecek
Sabah ezana uyandı, çıktı döşekten
Kalk bey dedi şimdi güneş yükselir gökten
Kazaya kalmasın namazımız hiç yoktan
Önce kadın, sonra adam namaza durdu
Adam kılarken kadın da sofrayı kurdu
Çayın demlenmesine az bir vakit vardı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!