Doğduğu gün ayaz yemiş bu beden,
Zulmün yeli yetim koymuş babamı…
Zalimlerin barbarlığı tek neden,
Kahpe kırım viran etmiş obamı…
Ferman vermiş bir postacı eskisi,
Boyu kısa rengi kara,
Sevdalandı düştü dara,
Haber salar her gün yara,
Çekti gitti sevdiceği…
Kahkahası sarar köyü,
Avuçlarına doğardı sabah güneşi,
Saçlarını okşardı seher yeli,
Dut ağacında şarkıydı serçeler,
Selama dururdu yuvasında kırlangıçlar,
İki katlı kerpiç dam güne gülerdi,
Evde gonca güldü Kej Oğlu Abdulkadir…
Beynin dedi ağzın koydu,
İşin gücün dedikodu,
Kim bu diye sordum seni,
Dedi soysuz yoktur kodu…
Ah ne iyi komşularımız vardı,
Hepsi yirmi dört ayardı,
İncitmezdi kimse kimseyi,
Büyükler küçükleri sever,
Küçükler büyüklerini sayardı…
Gönül verdim göz açtığım toprağa,
Gönül benim toprak benim kime ne?
Her gün döndüm daldan düşen yaprağa,
Gurbet benim yaprak benim kime ne?
Gitti gençlik hazan oldu bir ömür,
Sarmış dört bir yanı kapkara duman,
Oluk oluk al kan akıyor aman!
Yürekler yanıyor bu nasıl zaman?
Kuduzu zincire hemen vurmalı…
Neler çektik mıçı nice dert savdık,
Zalim akbabaydı biz garip avdık,
Onlar kana âşık biz cana tavdık,
İşkencede dağdık zindanda bağdık...
Yok mu ömür bahar diye bir mevsim,
Bir bozulmaz nikâhın var ayazla…
Güz renginde eylül olmuş her resim,
Bir buluşmaz sabahın var beyazla…
Parsellemiş beyler Dünya mülkünü,
Söyle sen bir hiç misin?
Hep kendini översin…
Kör kenefte iç misin?
Her pislikte yaversin…
Annenden sor babanı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!