Sırdaşların ayaz yelde sır olur,
Bir başına içersin dert şerbeti…
Gülistanın aymaz elde kır olur,
Pak aşına katık yapar gurbeti…
Ekmeği ak olmaz kara hamurun,
Gözlerin mahmur,
Kınalı saçların tarumar,
Dayak yemiş gibisin,
Düşlerinin kâbusu Azize abla,
Hangi vicdansız mimar?
Tarihin beşiği Kâhta toprağı,
Cendere Köprüsü bekliyor bizi…
Hünerli ustanın eli parmağı,
Çayın üzerinde bırakmış izi…
Septimius Severus Roma Lejyonu,
Mazimize balyoz orak tırpan,
Vuruluyor hiç durmadan…
Gönlümüzde taht kuranlar,
Gidiyorlar birer birer…
Bakıyoruz arkalarından çaresiz,
Fani dünyanın yolcuları,
Efil efil yeller esti Nemrut’tan,
İzler kaldı kanla geçen zamandan…
Tarih ağlar kılıç tüfek baruttan,
Haramiler çıkmaz yoksul harmandan…
Nice zorba kan akıttı toprağa,
Ayaz vurmuş bir yaprağım,
Hüznü telde çaldım Kâhta’m…
Göz açtığım can toprağım,
Kanlı elde faldım Kâhta’m…
Yıldız saydım gün yerine,
Nemrut Dağı tepesine bu gece,
Gri bulutlar tane tane kar salmış…
Gönül bağı bir hüzünlü bilmece,
Gözüm yolda yüreğime har dalmış…
Seher vakti sokaklarda yalnızım,
Ne annemsin ne babam,
Ne selamım var,
Ne de merhabam…
Nikâh masasında,
Evet demedim sana,
Tanıkların huzurunda…
Utan artık gel zorlama şansını,
Kıracaksın kapısını ecelin…
Bırak kütük şeytan ile dansını,
Kader değil kendin çizdin tecellin…
Dört beş sıçrar çekirgenin kurnazı,
Ne tehdit var ne falaka,
Bu ne ilgi ne alaka?
Öpüyorsun elle etek,
Bu yağ niye bay yalaka?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!