Mahşer kazanının dibi düştü asi umutlarımdan
Ne varsa bana dönen itlerin yalnızlığından,
Korkusuzluğuma bir sığınak yaptılar mahpus damından
duyarsızlığınıza serçe kuşları bile kımıldamadı
uzandım gecenin kıyısına
doğumunu bekledim yıldızların,
Gökler sancırken yüreğimde
Seni gördüm yaşıyordun yabancı aşklarda
Benim ellerim dumandı dağlara savrulan
Ne yapabilirdim şiirli günlerin anısına parklarda
Kuşlar gibi kanat çırparken, yüreğim uçurummuş
Mahrem değil üşüyebilirim girdiğim sığınaklarda,
Bugün tırnağını,
Hayranlıkla kestim karanlıkların.
Kendi kendime,
Kan damladı sakallarından
Akşam üzeri idi
Ankara’nın soğuğu çivi gibi işliyordu içlerine
Bir haber düştü yüreklere
Kutup yıldızı asıldı denildi
Üç gün sonra duyulmuştu
Bir güvercin havalanır mapus damından,
Karizması çizilir tebessümün dudaklarımdan,
Bir macera başlar kabilin baltasından
Tek onur kaynağım ürkütülmüş bir korku.
Çıkar devlerle mahşer korkularından.
Kısa bir pantolon giydirelim
Sokakta gezen kediye, köpeğe,
Ayaklarına nal çakalım karıncaların,
Ve çelikten bir iğne olsun kıçında arıların,
Ormandan sipariş verelim ayılara,
Kırk kartal kanadıyla
Uçup sana geliyorum
Pençelerimde,
Ayrılığımıza milat düşmüş
Gün
Sıkıyorum,
Yüzüme sürgün düştü eski fotoğraflardan,
Bu beyaz yalnızlığı taşıyamıyorum artık,
Bir adam develerini arıyor beynimin damında,
Sakız yerine jilet çiğniyor çocuklar ağzımda
Cellâdım gülümserken bana
Dişlerinin arasında görüyorum kendi cesedimi
Mekke cezaevinden firar
Ebu basir
Peygamber sevdalısı
Onun aşkıyla yanıyor,
Ona hasret ona susamış
İşkencede susabilen bir dev
,
Artık gökyüzü metal renklerden
Bulutlardan geçtim düşlerime bırakılan ölülerle,
Ne yalnızlığın hain sessizliğinde, ne güllerin kırmızı renginde,
Kendi çirkinliğimi dinamitliyorum




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!