Hatırladığım ilk düşüşüm,
Çocukken eşekten olmuştu.
Büyükler kulağına küpe olsun dediler.
Eşeğe güven olmaz.
Hep haklı kaldılar.
Öyle şeyler yap ki;
Her yerde yüksek sesle söyleyebilesin adını.
Öyle şeyler yap ki;
Kimse “adam sandım” demesin.
Tiyatroda tuzu kurular,
Marx'ı izlediler.
Kapitalist yüzlerini gizlediler.
Yaşasın proletarya derken,
Hamburgercide sosyalizmi kurdular.
Kuyruktaydı insanlar.
Kuyruğa baktı nem ne bey,
Dudak büktü nem ne bey.
Girmedi kuyruğa nem ne bey.
Nem ne bey,
Varsıl bir kavganın,
Yoksul çabasındayım.
Barış denen ereğin,
Beyhude yolundayım.
Gel benim katmerli yazgım.
Dudağımın kenarına konuşlanmış gelinciğim.
Çırpınması ziyan serçem.
Başımı gönlüne gömen uykudaşım.
Ne kadar çok ağzımız var,
Her telden konuştuğumuz.
Ne kadar çok kulağımız var.
Gereksiz ağızları dinlediğimiz.
Köpüren denizi ben okyanustan,
Sen sahilden gördün.
Açlığı ben sofradan.
Sen televizyondan gördün.
Gelecek, ne büyük bir kelime. İnsanın bütün geçmişine sırtını döndürüyor. Ne ufuklar beliriyor insanın gözünde. Ne hayırlı evlatlar. Nice dev hayaller. Dünyayı yeniden boyama. Şekil verme. Daha neler neler…..
Bir kelime bu kadar muhteşem bir güç iken, nedir bu kelimenin algılanmazlığı. Fark edilmezliği neden bu kadar fazla? Bu kelimeye olan duyarsızlık, bazen hayret edilecek düzeye ulaşıyor. Hiç şüphesiz akla gelen şey “neden? ” sorusu oluyor. Neden insanlar “geleceğimiz” dedikleri çocukların geleceklerini karartmada bu denli umursamazlar?
Her dönemde farklı yöntemler izlense de, yine de kasıtlı olarak bu yapılmaktadır. Ne uğruna? Yarattıklarına tapma uğruna mı? Değer mi? “Diğer ülkelerde bu tür yayınlar var” deme yavanlığı kabul edilebilinir bir söylem olabilir mi? Neden çocukların düşlerine kurşun sıkılmasına izin veriliyor.
Biz büyüdük,
Biz büyüdük kardeşim.
Ondandır sesimizin yüksek perdeden çıkması.
Biz, onurumuzla büyüdük.
Çakallarla dans ettik,
Dansımızla büyüdük ey insan kardeşim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!