Yatağına sığmaz bir ırmaktım ben
Bilmem neden, nasıl duruldum reis
Zordu fakat hep yükseğe aktım ben
Bel ki ondan böyle yoruldum reis
Hele gel reis bey, gel otur şöyle
Bir teşhis koyalım şu memlekete
Ya sen bizi dinle, ya da sen söyle
Son verelim artık bu garabete
Uyku tutmaz geceleri
Çiçeklerini koklamadan
başını yastığa koyan
bir babayı
On iki ay üstümüze
Yağmur gibi yağsa bela
Vardır elbet bir bildiği
Kullarını sınar mevla
Göğsünde sabır çiçeği
Nice deniz derya gördüm
Fırtınaya karşı durdum
Bütün kainatı sordum
Sormadım ben bu dünyayı
Yıldız yandı, güneş söndü
Tırmandım her gece, bir dağ başına
Ömrümü sırtımda taşıdım durdum
Nefesim kesilip, tükendim bir an
Umuda, hayale, düş'e gem vurdum
Sen gideli olmuş yüzaltmış sene
Yüreğimiz kasvet eker Seyrani
Ne değişti gelde bir bak haline
Oluklardan rüşvet akar Seyrani
Gazel bağlarında ağaç kalmadı
Kanar durur şu çaresiz yaramız
Şifa olmaz sürdüğümüz tuz bize
Yükseklere duyulmuyor nâramız
Enginlerde verilmiyor söz bize
Yamalı çul , bes bellidir görülür
Şiiri rüzgara benzetirim nedense hep
Hiç beklenmedik bir anda, bir ilhamla gelir.
Engel olmak mümkün değildir
Şiir
Zamanın daima içindedir
Tıpkı rüzgar gibi gezer şehrin her sokağını
Dökül ey gözümün biçare yaşı
Yanağa düşecek mevsimin geldi
Çekildi suları gonca güllerin
Ağaçların yeşil yaprağı soldu
Bir keder kapladı yorgun yüzümü
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!