Rüzgârın nefesinde toplandı bulutlar,
Gri bir kubbedir artık asuman.
Ağlamanın eşiğinde sükûtlar.
Dışarda zemheri içimde bahar.
İşte yağıyor özlenen kar.
Yumurtadan kozaya dek,
Evriliyor hep kelebek.
Gongalak olmuş uçuyor,
İki dirhem bir çekirdek.
Geline benzer edası.
Tarihte ilk bilinen adı Işık Karyesi,
İkinci Mahmut’ladır sonraki hikâyesi.
Mahmudiye’m bozkırda yol boyu bir ilçedir,
Dirlik düzenle yaşar insanları nicedir.
Çal Tepesinden doğar, Kırkkız’dan batar güneş,
Serçenin karşısında Cönger tepesidir eş.
Küçük mavi bir kuştu;
Kanatları güçlüydü.
Hayatını mavilikte bulmuştu,
Uçması ne olağanüstüydü.
Küçük mavi bir kuştu;
Doğdu Sivrihisar Hortu köyünde,
Dünyayı dolaştı nükte ününde.
Nasrettin Hoca’yla güldü yüzümüz,
Latifeyle cici bici sözümüz.
Bir bozkır sessizliği ve sadeliğinde doğdu,
Zayıf ve güçsüzdü,
Tanrının yalnız bırakmayacağını gördü,
Annesinin yüzü ve ellerinde sevginin kudretini duyumsadı.
Bir göz odada iki hayatın sıcaklığını hissetti hayatının en körpe yıllarında.
Haksızca zedelenen ruhunu dinlemeyi öğrendi.
Konuşurum var ‘bir’ ağzım.
Dinlerim ‘iki’ kulakla.
Üç’ü bulmak için bir ekle.
Kedi düşer ‘dört’ ayakla!
İş tutarız ‘beş’ parmakla.
‘Altı’ sanki düşen damla.
Şehide ölmüş denmez, bu bir Hak sözü,
Cumaziye annenin dolmasın gözü.
Karşımızda durmuşta Emre’nin yüzü,
Gülüyor Şehit Emre Bolat gülüyor.
Bu eğitim yuvası taşır adını.
Hafiye misali yaşar,
Adap bilmez haddi aşar.
Zırvasına kendi şaşar,
Taşkınlığı yakışıyor.
Kırar, döker hüner sanır,
Yüzüne baktığımda sessiz kelimelerdi okuduğum,
Asra yakın bir hikâyenin dibacesiydi,
En yalın ve dokunaklı anlamların ifadesiydi,
En derine işleyen bir sızıydı duyduğum.
Tufanı dinmiş bir dağ başı sessizliği,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!