Evimizin önündeydi.
Cıvıltılı günündeydi.
Sanki köy düğünündeydi,
Neşen boldu dut ağacı.
Bilen yoktu, kaçtı yaşı?
Şöyle Adaçal’dan baktım aşağı,
Bir güzel şehirdir şu Emirdağ’ı.
Barçınlı adıyla kurar otağı,
Azziye adını takar da gelir!
Gurbanlar olunup başlanır söze.
Geceye gizlenir eşya, boşluklar büyür.
Issızlık çöle döner, yansız ve yönsüz.
İçimdeki sesleri dinlerim karanlığın duldasında.
Tenimi titreten bir rüzgâr essin isterim;
Ruhumdaki kekreliği dağıtsın,
Bir dal kıpırdatsın,
Kış ağırdı, çok yağdı kar.
Kapanıp açıldı yollar.
Bu yıl gecikti bahar,
Depreşir oldu duygular.
Buzlar erir şıpır şıpır.
Horasan diyarlarından, koşan gönül erleri,
Yesevi ırmaklarında, coşan gönül erleri,
Nice yurt, yöre, toprağı aşan gönül erleri,
Eline sahip ol diyor, Hacı Bektaş-ı Veli.
‘Ya hayır söyle ya da sus’, diyor idi peygamber.
İnsana hizmeti gaye edinmiş,
Acıya umudu ekler hemşire.
Bütün bir ömürdür cana adanmış,
Şefkati mesleğe yükler hemşire.
Ebedir bebeğe, ilk cana değer.
Namıdır ‘Şiir Baba’.
Başkanıma merhaba.
Bir ömrünü adaba,
Bezer İbrahim Sağır.
Yumuşak huylu, ağır.
İlk bordromu aldım İLKSANI gördüm,
Bir sandığım olmuş benden habersiz.
Önce mutlu oldum hayaller kurdum,
Bir sandığa neler sığmaz dersiniz?
Mesajda diyordu başladı ikraz,
Babamın iş gelirdi elinden,
Pek de şikâyet etmezdi halinden.
Kurmuştu kendine göre bir düzen.
Onarırdı yıkılan duvarları bazen.
Ben de yardım eder harç verirdim,
İşe yaradım diye sevinirdim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!