ıssız ve karanlık bir yoldan gidiyoruz.
peşimizde soysuz ayak sesleri,
önümüzde, asırlık çınar ağaçları…
ne geri dönüp bakabiliyoruz, ne ileri gidebiliyoruz;
ve biz korkuyoruz!
Kucağımda kedim,
On ikinci katın balkonundayım.
Kışa hasret gökyüzü...
Çarpık kentleşmenin kurbanı caddeler...
Denizden uzak,soluksuz sokaklar...
Birbirine yabancı,
pusulası olmayan sanal bir geminin
prangalarında uluyan soysuzlara
satıldı bir kalemde, özgürlüğe hasret sevgilerim!
sonsuz bir karanlığı parçalarken
kalbimdeki ölü ruhların çığlıkları,
Geceyi en karanlık anında yakalayan
Sessizliklerde seni düşünüyorum…
Seni düşünüyorum;
Aşka gebe doğum sancısı çeken duygular
Ve açlığa mahkum yoksul bebelerin bakışlarında!
Seni düşünüyorum;
Zor gelen ölüm değil, usta;
Ya bir de arkanda bıraktıkların,
Yokluğunun farkında olmazsa..!
Kemal Eyüboğlu
.../ bir fotoğrafın anatomisi.
oturmuş ıssız bir yolun ortasında,
öylece gökyüzüne bakıyordu kadın…
gülüşleri,
neyleyim ben sarayı köşkü
elimde elin olmayınca…
rüzgarlar … yağmurlar,
gündüzler ve geceler
içinde kokunu taşımasa,
zamanım tükenir; azrail söyler son sözü!
Sorun,duvardaki fotoğrafın
eskimiş renginde değil.
sorun;bakışlarının,
yüreğimde bıraktığı kırmızıda!
Oturmuş postuna nuska yazarsın
Hep fırsatı kollar çalıp çırparsın
Bir de utanmadan dini satarsın
Hadi yürü yobaz ancak gidersin.
İşin gücün yalan, ahlak taslarsın
biz, uçurtmaları yırtmasın diye
sevgiyi çocukların avuçlarında saklarız.
biz, kine dönüşmesin diye
acılarımızı kuşların kanatlarına yükleriz.
ve biz;
zamanı gelince efendiliğimizden soyunur,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!