bakışlarında öyle bir mana var ki;
derin mi derin, çözemiyorum.
niyeti gitmek mi, kalmak mı
nedir?
bilemiyorum.
ve,dudaklarında öyle bir söz var ki;
ey yosun kokulu yar!
bak yine zifiri karanlık yürekler,
yine güneş kokuyor şehrin tüm duvarları…
işte bu saatler ve bu vakitlerdir,şehri terk etmenin zamanı.
toplayıp tası tarağı,ne varsa ortalıkta sana dair
hepsini yükledim çoban çantama…ve gidiyorum!
Karanlık basınca dağlara
Tütünü tenin
Dumanı ayrılık kokan
Bir cigara düşer aklıma
Ve alev olur çakmağımda,
Gözlerin...
Ah be yanlış zamanda,
Yanlış coğrafyaya doğan kadın.
Yağmurunda ıslanmasan da
Gök yüzüne umut eker, bakışların.
Hele bir de kendine has gülüşün var ki;
Bir değil, bin ömre bedel...
Ne zaman ölüm aklıma düşse;
Her defasında,
İlk önce,
Kefene sarılmış gençliğime
Dokunur ellerim kucağımda...
Yıllarca acılarla kavurup
Zulüm yağmurlarında
Yıkadılar ruhumuzu...
Ve biz;
Aydınlık günlerin umuduna
Kan kızıl küllerimizi güneşe savurup,
Mallar mülkler
Aş(k)lar paralar
Dağlar ovalar
Nehirler göller...
Ve dahi,
Dinler kitaplar senin...
Bu yaşıma gelene kadar hiç düşünmedim;
Bir altmış yıla kaç insanın ömrünü sığdırdığımı.
Belki beş, belki on, belki otuz? Bilemem!
Saymadım, altmışını doldurmadan göçüp gidenleri.
kaç çınar ağacını katlettik,
sırtımızı dayadığımız.
kaç denizi çöle çevirdik,
geleceğimize ufuklar sunan.
kaç barış elçisi güvercini
Göğsümün sağ üst kısmında hissettiğim ağrı nedeniyle,Trabzon Göğüs Hastalıkları Hastanesi'ne gittim.
Muayene sıramı beklerken,arka sırada bekleyen bir baba ve kızı ile küçük bir sohbet anım oldu...Baba tıraşsız bembeyaz sakal ve başında bir takke,kız ise saçının telinden ayak parmaklarına kadar tesettür içindeydi..!
Baba; 49 yaşında olduğunu,yıllarca inşaatlarda ustalık yaptığını ancak sigortasının eksik yatırıldığı için bir türlü emekli olamadığını; bir kızı ve dört erkek evladının olduğunu ve hepsini de,dinimizin emrettiği gibi dindar yetişmeleri için İmam Hatip Lisesine gönderdiğini; oğlanların okulu bitirip,namazlarında niyazlarında yaşadıklarını,ancak ne var ki işsiz güçsüz olduklarını; yanında muayeneye getirdiği kızının da bu yıl İmam Hatip Lisesi Son sınıfta okuduğunu ve bitirir bitirmez de,ablasının imam olan oğlu ile er baş edip evlendireceğini, ballandıra ballandıra anlatıverdi bana...
Küçük bir soluk aldıktan sonra da bana dönüp; "Senin çocukların var mı? Okuyorlar mı? " diye sordu.
"Evet, benim 2 kızım var...Büyük kızım Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi,küçüğü de Ankara Ünv. Kimya bölümlerini bitirdiler ve her ikisi de çalışıyor." yanıtını verdim.
Benim bu yanıtımın hemen peşinden adamın kızı,babasından iki üç adım uzaklaşarak(belli ki babasının kol mesafesinin dışına çıktı) ,yüksek bir sesle babasına; "Baba bak! Çevremizde nasıl babalar da varmış,öğren! " dedi...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!