Yakıyorum kendimi
Çürümüş güzel bir köşkü yakar gibi
Sarhoş ıslığında gölgelerin
Aç bir çocuğun ıssız kemiklerinde
Benim duyulmamış bir şarkım vardı
Elleri şeytanın yakasından düşüyor dünyanın
bazı gözlerime yorgun
elimizden çıkan hoyrat
bir deniz kapanır bütün
çığlık ve kanat kanat
ezelden kalmış iyot
denizin dayandığı derinliklere
göğün düşündüğü yağmurlara
gür türküsüne ormanın
yaşıyormuş gibi yenilip
sağaltan sessizliğini giyinip dağların
yaprağın karışıyorum toprakla sohbeti
Ağrıların örsünde dövülür yıldızlar bile
Keskin akşamlardan gölgeler düşer dile
Teninde bilenmiş ölüme doğru söz çöker
Ne söylese gök bir lanete dillenir gider
Ne söylese kılıca hep yara lazım gelir
ne murad etse kılıç akla hep kan gelir
görgülü, usulca
ve koşullu
kumsalın tel tel olması işte bundan;
Bu meltem hepimizin
bir lire uzanan eller gibi ince
hayalin kırılma noktası;
umut yolculuklarının sefer tasında,
aynı zehir taşınır 'şüphe'
kokusunda yangın işaretleri
sarsılır kalbinde kızıl çamlar
içleri içlerine sığmaz olur
tarif yok mucizene
tutkun ilahî
sırtına dağların
yükleseler kalbini
taşıyamaz vallahi.
Mehtabın gölgesi biçare gönlümde
Çığlıklaşır kendi özümde yorgun
Gözyaşıyla dolgun kalp gözümde
Yıldızlar kayıp gölgeleriyle ağlaşır
Hayal serüvenleri yaşanır ruhumun
Yaklaşır kayıp ışıkları nurumun..
Ve silahlar gerçek!
Dostu vahşet dolu anların.
Boyası alyuvar kanların..
Gözyaşının gliserinle alakası yok,
Feryatların diyaframla.
merhaba çağlar uzun zaman oldu güzel şiirlerini okumayalı bence antolojideki en iyi şaiir sensin.