belki bu mevsim geçer
bu sefil kalmış sürünen bulutları
çekip şenliğine sözümüzün ezberlenmiş
yağmurumuza katarız dünyayı tutup
ürkütülmüş ellerimizle yıkarız ağrıyı
kirli kanatlarını açıp güvercinlerin
gerildi tenim desen, kasnağnda dünyanın,
ruhum kevgir uykusu, süzülmemiş rüyanın.
yukarı baktım kahrımın emeği kadar baktım
bir ölüyü süsler gibi dağılmış yıldızlar
gördüm ki hayatsız birbirine düşmüş gökler
oluşların koygun çığlığı
bir kocaman cenazeyi sesler
Karanlığı kat kat olmuş duru ölülerin
Derin ve kuru yüzlerinden çıktı çoktan dünya,
Dirilerin bırakılmış soğuğu taşıyan
indik
derin gözlerinden sırayla indik tanrım!
dünyaya düştük yaralı ağzı saflığımızın
yağmurumuz yerde çöküşün dudaklarıyla öpüştük
kim sökecek?
tenimde yorulmuş karanlık,
kim cehenneme bu zifti,
ateşleri yormadan dökecek?
kim bu gökler, kim bu dağlar, kim bu sancı?
göğün tüm yakınlıkları kesik,
gözümün gördüğü elimin değdiği,
uzaklık ekiyor tenime,
nazlı tarlasına umudun.
sayısız harfler ile göğe yazılmış zaman
okunur damla damla bulutlar kitabından
yağarken dokunur en manidar sözleri,
aklında bir damla bırakmaz yerden.
yağmuru diline çevirmen gerekmez
merhaba çağlar uzun zaman oldu güzel şiirlerini okumayalı bence antolojideki en iyi şaiir sensin.