Öğrenen ve unutan,
Ki insandır.
Öğrendiğinde öğrendiğini,
Unuttuğunda unuttuğunu sanan,
İnsan,
Güneye bakan köşede,
Güneşliğin gölgesi yerde,
Bir masa iki sandalye,
Yorgun adam,
Sandalye üzerinde.
Masada bir radyo,
Kendi kendine söylenmekte,
Yalnız adam radyonun önündeki koltukta,
Ileri geri gidip gelmekte,
Zaman zaman hızlanıp yavaşlamakta,
Çıkarını gör,
Çıkarını koru,
Çıkarını gözet,
Çıkarından sözet,
Çıkarmaya çalışsan,
Yitik bir ordunun komutanıyım,
Bir zamanlar,
Yürürken toprağı sarsan,
Düşmanları titreten,
Savaşları kazanan,
İsyanları bastıran,
Yürüyorum,
Ayaklarımın beni götürdüğü,
Karşı duramadığım,
Ateşlerin, buzların içinden,
Dağların, derelerin arasından,
Var ya da yok olacağım,
Bas gaza, görme yayaları,
Üzerlerine su sıçrasın.
Yol verme kimseye,
Onlar da sana vermesin.
Dönüp bakma geride kalanlara,
Onları sırtlanlar yesin.
Seni sana anlattı,
Herkes kendi dilinden,
Anlamadın hiçbir şey,
Ne gelir elinden.
Seni sana anlatmak,
Anlayamazsın,
Kulağının duymadığını,
Tadamazsın,
Diline gelmeyeni,
Hissedemezsin,
Derine değmeyeni,
Bu kadar yalın anlatımda, ancak bu denli yoğunluk ve anlam gizli olabilirdi. Şiirlerinizi okumak ve onları okurken düşünmek büyük bir zevk. Bir şairi okumak yeterlidir onu anlamak için. Ama ben büyük bir şairin de şiiriyle anlatmak istiyorum:
YALINLIĞIN ANLAMI
Yalın şeylerin arkasına giz ...