sak-la koynunu bana
pür-ü beyazlığın dokunulmamış topraklarına
hazır yüzüm
koklamaya
düş-sün buğun
ses-siz harfler rengine bürünsün
sesinin buğusunu da bilmezsin sen
tıpkı saçlarının örgü halinde ki elma şekeri tadını bilmediğin gibi.
camlarla hiç yakın konuşmadın ki göresin,
alfabeyi öğretmedin ki.
kaç sefer saçlarından bir tel yapıştırdın aynaya
saman kağıdına yazdığın dörtlüğe........kokundan sürüp
bir yolculuk dönüşü,sarmalayıp onca görüntüyü,
anlatmak sana bir kenti.
olmadığın...
yağmurun hiç bu kadar güzel,
sisin hiç bu kadar okşayıcı olduğunu hissetmediğim anları,
baktığında balkonundan, olmayan bir denize ulaşmak arzusunu.
yoksulluğun adresiydin belki de
ansızın kayboluşum-un
seni tekrar aramak
tekrar bulup sarılmak coşkusuna özlem...
unutmak yanlış bir kelime defterimde
adına hiç eklenmedi
bir deniz fenerinden düştü arzularım,
gece intihar içti, sarhoşluğu balıklara kaldı.
Kumdan kalenin komutanı, isyana teşvikden,
Beni bir hücreye attı...
Yorgundum,cam kırığıydım.
Bir tünel açtım toprağın sancıyan sabahına.
.................oysa hayat.................
sana sunulmuş bir armağandır.
ve bir adamın ansızın 'sana'...............tebessümünü vermesidir......
sözcüklerini yıkmasıdır....
dokunmak isteyip de........dokunamamasıdır.....
var olduğunu bilip... hep aklından geçsede....
kelimelerin ucunu veriyor,
içimdeki nehirlerin.
her haline koşmak istiyorum:
militan olduğunda
yaylım ateş,
çocuk oldugunda
Kaç an’ına sığdırdın, yokken beni;
içerken çayını, şekeri oldum mu örneğin.
parmaklarımı yudumuna kattın mı.
zeytin ne zor zeytin olmuş,
siyahına nasıl kavuşmuş.
ilk ısırdığında bilmeden bu işin felsefesini
severmiydim soğuk havaların taşan sıcaklığını!
kendimde değilim biliyorum,
aklımda hep bozuk plaklar,
kırkbeş devir mi dersin, otuzüç mü?
ama beni üzüyor nedense kızıl saçlı kadınların baş örtüsü,
açsalar diyorum,,
ya buraya kimse yorum yapmamışşş galiba henüz kimse burayı okumamış :) ben beğeniyorum.....