kelimelerin ucunu veriyor,
içimdeki nehirlerin.
her haline koşmak istiyorum:
militan olduğunda
yaylım ateş,
çocuk olduğunda
Şeytan fısıldarsa;
ateşini yeniden yakar promete,
götürür en olmadık yerlere,
ayağa kalkar ölüler,
cümbüş yeri olur gömütlükler.
şarkılar bittikçe yeniden söylenir,
çiçekler;
sevişmelerimizden arta kalan fotoğraflar...
şarkılar;
kulağımıza fısıldadığımız sözcüklerin yankısı...
geceler;
birbirimize sığındığımız köşe bucak...
kentin gözleri bendim;
bütün parçalarını yerleştirdim sen uyanmadan.
çöp bidonlarını,
düşen yaprakları kenara aldım.
nem düşen araba camlarına
dizeler yazdım.
tut beni;
yıkıp sınırlarının direklerini
bir uçtan bir uca...............
sarıldıkça....................................çoğal
harcı ol gövdemin...
dilinden alayım yaşamın şerbetini
bir yokluk halini anlatmanın kaç tür yolu varsa
geliyorum bütün sokaklarından.
ve kadın;
hangi yıkık duvarın ardında sessizliğin gebeliğinde uykusuzsa
bitmemiş senfoninin bir notası farzetsin
elimdeki kelimeleri.
bir yanlıştı sana gelişim,
dönüşüm diğer yanlış.
bir yanlıştı maviyi sevişim,
kuş olmak diğer yanlış....
yarım dilim ekmeğini,
peynirini.
bir bardak çayını,ince belli.
paylaşmaya geldim bu sabah.
bir de;
yüzünde sakladığın gülümsemeni...
uslanmaz yolcularıyız yaşamın
bir kulağımızdan girip,diğerinden çıkıyor
işimize gelmez tümcelerin katilliğinde
üstümüze yok yol yordam aramak.
piramit taşlarını oynatıyoruz tanrının
kızıyor melekleri bıkıyor tövbelerimizden
bir dirhem ise hayat;
duvarın dibine oturup uzağın ne olduğuna baktım,
geldiğim yol...
su ve tuz;
biriktirdiğim resimlerim
siyah beyazdan renkliye dönüşürken
ya buraya kimse yorum yapmamışşş galiba henüz kimse burayı okumamış :) ben beğeniyorum.....