her köşesinden kuş uçuruyorum sana dünyanın;
bir kanadında bulut bir kanadında yağmur.
esirgenmemiş sözcükler yüklüyorum birde...
her saniyesinden bir nefes gönderiyorum zamanın;
ekmeğin fırından çıkmış buharını,
Özlemime inanmadığın içindir;
yüreğimin imbiğinden süzülen,
bu dizeler.
Seni, büyük bir sevda ülkesi
kabul edip,
sevincin,
Ele verir güzelliğini,yüreğinden bıraktığın sözcükler,
her gelişinde ay yeniden doğardı geceye,
ben yüzümü dönerdim.
güneş yeniden hazırlığını yapardı güne.
bütün bunları sen yazdırırdın tanrılar kıskanırdı.
ben mi yalancıydım,onlar mı inkarcıydı bilinmez.
gece çizgisini yitirdiğinde,
bir kadın bakireliğinin çarşafını astı.........hüzün lekeli...
teninin ilk yabancı terini yıkadı lavanta kokularında
dişiliğinin doruluğuna sürdü,
dişiliğinin kırbacını...
çocukluğunun lüleli saçları geldi aklına
gelsem..................................;
'de' hallerin başlar fütursuz...
en kısa bakışın düşer, arasında kalır nefesim,
nereden başlasak telaşı bir yana..........
baksan bir türlü,
bakmasan bin türlü çıkmazında soluksuz bir çift yüz...
Yok öyle..'uyu gitsin' şarkıları........................
.................................................hem de herkesin battığı saatte...
..............................devam etsin cil/ven durduğu yerden,
......................................................sürgünden dönsün bu adam,
..........................................................'yaksın çıranı'..................
....................'sal'................ şöyle eteğini çağır kollarına..................................
yolu yordamı olmalı köprülerinden geçmenin
bağ bozumuna ulaşmalıyım alnını güneşte kızartan üzümün
şarabın kokusunu ilk ben çalmalıyım.
...
yol dediğim sensin
yordam; ellerim
'sesinin tedirginliği uzaklaşırken'
oyunu bırakıp döndüğünde............ güzelliğini gördün.
bu sefer 'ebe'.................... sen değildin...
ben seni çizdim........................sen beni;
aynı şarkıyı söylerken.
ya buraya kimse yorum yapmamışşş galiba henüz kimse burayı okumamış :) ben beğeniyorum.....