kasım dediğimiz;
seninle geçilen yolların değişen yaprakları üzerinde
..............................................................................sessizliğimiz...
kurguladığımız masal yolculuğumuzda,
yüzünden topladıklarım.......................... yetmiyor
................................................................................farkındayım...
siren sesleri yırtarken sokakları
kırılır pencereler.
düşük yapan kadınların adsız çocukları
sis bulutu olur gökyüzünün.
ağıtlar;
yakışır
Bir söylenti var bu sabah şehirde, sana dair
daha gün ışır ışımaz aldı gitti başını sözler,
düşen bir yaprağın sesi ağırlığınca çınladı ortalık.
vakitsiz çaldı arabaların kornaları düğüne gidercesine
taze ekmek sıcaklığı sardı sokak aralarını,
bir şaşkınlık vardı, bir tedirginlik sanki bilmezcesine.
Bugün bir ressam gördüm;
Elinde gökyüzü, denizi boyuyordu.
Sordum;
Neden gökyüzünü boyamıyorsun denizle,
dalga dalga, köpük köpük?
.......................................................
1-
Camın ardındaki ağaç,
Bilirmisin, ne düşündüğümü?
Senin çiçeğin olmak gibi...
anlatsam;
sinen çöker bağrıma duyarsın depremlerimi
isyan atlarını bir bir sürersin üzerime
kıpkırmızı tablosuna katarsın adı unutulmuş ressamın
akar korkunç renklerin hükmüne yaraların
ağlasan
al ve getir;
ne kadar sendeysem topla bütün parçalarımı ve sendekileri ekleyerek.
yaşananları değil yaşanacakları da üzerine.
Ben seni en son ne zaman öptüm;
bir gecede boyadım beyaza, kentinin trenlerini
camlarında hep yüzün asılıydı.
Sabaha dogru yol almıştı kendini unutmuş yağmurlar,
her damlasında adının harfleri.
biriktir gelmelerimi;
ayakkabılarım çoğalsın kapının önünde
her çaldığım ses asılı ceketinin yanında
kapının tokmağında parmaklarımın izi...
sitem etmek sana ait, hiç bir şey söylemesem
aramızda bir bardak su...
ya buraya kimse yorum yapmamışşş galiba henüz kimse burayı okumamış :) ben beğeniyorum.....