Çok garip bir dünyada yaşıyoruz nasılsa,
Ne olurdu ters işler az birazcık düz olsa,
Kötüler iyilerden birer birer ayrılsa,
Kim istemez kalkıp da güzel şeyler yazmayı?
Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı.
Dargınlığa zaman yok; ömür öyle kısa ki,
Her saniye bir lütuf geçip giden zamandan.
Seni daha ben bugün görüp tanıdım sanki,
Gel artık ayrılalım pupa yelken limandan.
Dur seni sevdiğimi söyleyeyim ben şimdi,
Ömrümde görmemiştim bir yaşlının o denli güzelini,
O denli görkemlisini,
O denli kerametlisini.
Öylesine bir çınardı ki;
Anlatabilmek kolay değil anam-babam, kardaşım,
Yalan sayılmaz; ‘Göğü kucaklamıştı.’ Desen,
Kulakların çınlıyor mu acaba, anam-babam
Sabahtan akşama kadar seni andığım için?
Seni andığım için sızlıyor mu burnun,
Seğiriyor mu gözlerin zamanın biryerlerinde,
Sabahlarda,
Akşamlarda,
-1-
Bakırcı Esad Ağa açtı kepenklerini,
Göğe doğru uzattı kemikli ellerini.
Helal bir kazanç için dua etti rabbine,
Sonra anahtar soktu kapının kilidine
Dükkanından içeri bismillahlarla girdi,
O kirli yüzüne kurban olayım,
Bu yorgun kalbimle güreşme çocuk.
Her ne derdin varsa derman olayım,
Yaralı gönlümde depreşme çocuk.
Çamurdan saray yap körpe elinle,
Çamurlar içinde oynayan çocuk…
Kal böyle çocukluğunda, sakın büyüme,
Sakın izin verme dünyana dokunmalarına,
Seni değiştirmelerine,
Sana ıvır-zıvır öğretmelerine.
Tüm güzellikleriyle tahsis et
Karlar içinde başım, alevler içinde gönlüm,
Gözlerim özlemlerle dolu yaş yerine,
Ayaklarımda demirden çarıklar,
Elimde bir demir değenek,
Çocukluğumu arıyorum sürünerek.
Uçurumlardan düşüp düşüp de ölmediğim,
Prmaklarımla aylara, yıldızlara dokunduğum,
Körpecik kuşlar gibi çalakanat uçtuğum,
Irmak olup aktığım,
Cinlerle, perilerle oturup kalktığım
Çocukluk düşlerim…
Doğan günü sevdiğim için seni sevmişim,
Sabahın serinliğini sevdiğim için,
Meyve yüklü dalların akarsulara eğilişini,
Ak köpüklü suların köprüler altından geçişini,
Balıkların bir görünüp bir kayboluşunu,
Göğün derinden derine mavileşmesini,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!