İsmet Barlıoğlu Şiirleri - Şair İsmet Ba ...

İsmet Barlıoğlu

Bu hal böyle, ey oğul,
Başka bir hal arama.
Dillendiyse ince kıl;
Bende vebal arama.

Çok çok çalış yürekten,

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

5
Bulbar Paralizi

Etimolog Şur Çarup gözlerini açtığında oda tümden boştu. Ortalarda onlardan da, kendilerinden de tek kimse yoktu.
Genç kadın yorgunluktan az-çok sıyrılmış ve uykusunu az-çok almış olduğunu fark etmekteydi. Ne yazk ki; bu kez, uykusuzluk ve yorgunluğunun yerini belirgin bir açlık ve susuzluk almıştı. Renginin bir hayli solmuş ve dudaklarının bir hayli kurumuş olabileceğini düşünerek duvardaki aynanın önüne doğru yürüdü. Bilmeden gerçekleştirdiği bu davranış genç astronotun öteden beri süregelen şaşkınlıklarına bir yenisini daha ekledi: Önünde durup bakındığı aynada kendisini görememekteydi ve şaşkınlığı sözcüklerle anlatılamayacak ölçüde büyüktü. Görüntüde, odanın buna yansıyabilen her şeyi mevcut olduğu halde, kendisi yoktu. Genç kadın önce sağa, sonra sola çekilerek aynayı yeniden yeniden gözden geçirdi fakat orada, odayla ilgili görüntülerden başka tek bir değişikliğe rastlayamadı. Çabaları boşunaydı ve başvurduğu yollardan hiçbiri kendisini aynada görebilmesine elvermemekteydi.
Derin bir aşkınlık ve umutsuzluk içine düşmüş bulunan etimolog aynaya karşı direnmedi. Gözleri, aynadan görünmekte olan saksıdaki çiçeklere ilişmişti. Geceleyin bu çiçeklerin renklerini ve canlılıklarını yitirmiş durumda bulunduklarını gözleriyle görmüştü. Oysa şimdi aynı çiçekler, bahçelerden, dağlardan ve kırlardan daha yeni toplanmışı andırmaktaydı.

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

37*
Baksı ‘da bir güzel gördüm,
Nazlı Sultanlar ‘a benzer.
Aslını-neslini sordum,
Dilbilmez lallara benzer.

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Ve gerçekten de bu oğul yaşar, büyür. Okul çağına gelir ama okula-mokula gidemez. Baba hem biraz tutucu, hem yoksul, hem de kimsesizdir. Okula öğrenci değil, işe-tarlaya, çifte-çubuğa ırgat gerekir ve Yaşar da ırgat olarak yaşasın istenir.
Okumaya, öğrenmeye karşı içinde büyük sevgiler beslediği halde Yaşar bir türlü okuyamaz, onüç yaşına gelinceye dek çift sürer, hayvan güder, tarlada ırgatlık, evde hamallık yapar durur.
Onüç yaşında belleğine o ana kadar tanıyamadığı duygular egemen olmaya başlar. Bunlar ince ince duygulardır. Bu duygular onu arkadaşlarından, yaşıtlarından ve kalabalıklardan uzaklaştırıp derin yalnızlıklara götürürler.
Yaşar ‘ın bu kaçışları, bu kayboluşları anayı, babayı, komşuları tedirgin eder, her arayışlarında onu, köyün ta ötelerindeki Kaygana Deresi ‘nin suları, otları, çiçekleri arasında yatarken veya birbaşına düşünüp dururken bulurlar ve bu davranışlarına kolay kolay da anlam veremezler.
Oğlunun bu bitip tükenmek bilmeyen birbaşınalıklarından korkuya kapılan ve onun aklını bitirmesinden çekinen Recep Ağa, belki hava ve yer değişikliği iyi gelir umuduyla evini-barkını Avlar Köyü ‘nden kaldırıp Pasinler ‘in Aşağı Tahir Hoca Köyü ‘ne taşır.
Yaşar, Aşağı Tahir Hoca Köyü ‘ne geldiğinde, gerçekte, aradığına geldiğinin bilincinde bile değildir. Ama aradığı oradadır, doğmuştur, büyümüştür, kendisini beklemektedir. Adı ‘Hatun’ dur ve ne kadar yazıktır ki; işte o, acımasızlığı dillere destan gerçek Ağa ‘lardan birinin kızıdır.

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Oldun ise bendeki aşk, doldur ab-ı Kevser iç,
Kimde olduğu meçhuldür, imana gel, gelelim.
Huzuri ‘yim söz isterim; söz içinde söz ola;
Ölçü, tartı, mana, maksad; mizana gel, gelelim.

Usta ve yetkin aşık sertleşmiş ve vuruşlarını da sertleştirmişti. Şöyle demekteydi: ‘Aşkın kölesi-bileni oldunsa; Kecser Şarabı ‘ndan kana kana içsene. Ondan önce, kimde bulunduğu hiç de bilinmeyen inançtan söz et bana. Ama unutma ki; ben Huzuri ‘yim, söz altında söz isterim. Hem de öylesine söz ki; ölçüsü, tartısı, anlamı ve ereği eksiksiz söz. Haydi gel de göreyim teraziye.’

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Aklına gelir miydi sana sevdalanacağım?
Uğrunda karasevdalara düşeceğim?
Dervişler gibi elimi-eteğimi çekeceğim, dünyadan?
Baktığımı göremeyeceğim, dinlediğimi duyamayacağım?
Aklına gelir miydi, anam-babam,
Uğrunda

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Her geçen tabutta beni götürüyorlar
Senden ayrıldım ayrılalı.
Her geçen gün bir ayni musalla taşlarındayım,
Her gün bir kere daha kılınıp duruyor namazım,
Sen nereden bileceksin ki; elkızım? ..
Ellerkızım? ..

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Gece yine el bağladım,
Yaş dökerek çok ağladım,
Ağlayarak sabahladım,
Allah seni arzuladım.

Baktım gece sen üzere,

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Birkaç Söz

Aşıklar aşkı bilimsel olarak değil, Tanrı ‘sal olarak pekilenirler. Rehberi ise; bilgisiz değil, bilgin olarak görürler. Zira; aşıkların duyduğu ses, bedenin değil, ruhun sesidir.
Yıllarca öğrenim gördükleri halde, aşkın ne olduğunu bilmeyenler vardır.
Ruh ise; dağdaki aysız çobanın karanlığına ansızın ışık tutar ve onu aşkın basamaklarına konuk eder.
Aşık Reyhani

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

Ozan ‘ın altıncı dörtlükte kendisinden sözettiği ‘Halil’ Hz. İbrahim ‘dir. Çünkü ona, ‘Halil İbrahim’ denmektedir. Mancınıkla içine atıldığı ateşlerin nasıl gül bahçesine dönüştüğünü önceden anlattığımız için, yinelemeyeceğiz.
Aşığın ayni dörtlükte ele aldığı Davud, yine bir Peygamber sayılan Hz. Davud ‘dur. Dört göksel ve kutsal kitaptan biri olan ‘Zebur’ bu peygamber ‘e indirilmiştir. ‘Zebur’ ‘Mezmur’ lardan yani ‘Mezamir’ den oluşmaktadır. Bunlar birer kahramanlık, soyluluk ve savaş şiiridir. Yumruğuyla demir dövecek ölçüde güçlü bir kral olan bu ayni Davud ‘un, göz koyduğu karısını elinden alabilmek için komutanlarından Uriya ‘yı savaşın en ateşli cephesinde görevlendirdiği ve adamın ölümüne tolaçtığı ve iki meleğin bir gece kendisinden bunun hesabını sorup Davud ‘u pişman ettiği Tevrat ‘ta yazılıdır.
Reyhani ‘nin yine ayni dörtlükte adından sözettiği Süleyman Hz. Süşeyman ‘dır. Peygamberdir ve Yahudi ‘lerin en ünlü kralıdır. Kendisinin kuşlarla söyleşebildiği söylencelere kadar yansımıştır. Ozanın, yetmişiki türlü dil bildiğini öne sürmesi; Hz. Süleyman ‘ın gerçekten yetmişiki dil bildiğinden değil, dünyada yetmişikibuçuk ulus olduğu ve bunlardan buçuğu Yahudi ‘lerin oluşturduğu söylencesinden kaynaklanmaktadır.
Reyhani, bir sonraki dörtlükte yer verdiği ‘Salih’ le yine, bir Peygamber sayılan Hz. Salih ‘e yollama yapmaktadır. Ki; bu Salih ‘e doğaüstü bir bağış olarak bir deve verilmiştir ve bu devenin karnından güneşler doğmaktadır.
Musa ile asa öykülerini bilmeyeniniz olduğunu sanmadığımdan geçmek istiyorum.
Üzeyir de Peygamber ‘lerdendir. Kendisinin öldükten kırk yıl sonra yeniden dirildiği ve başını alıp gittiği söylenmektedir.

Devamını Oku