Çınarlar gördüm yaşı beş yüz
Yaşı beş yüz çınarlar ki üstü eğri altı düz
Deli deli büyürdü dalları
Alırdı avucuna dünyayı...
Çocukluk buydu imrenirdim
Akasya ağacı ve küçük böcekler
Yorgun çimlerin üzerinde mutluyum oynamaktan
Kimbilir cennette nasıl çiçekler
Laleler,güller,papatya ve zambak...
Yaprak gizlemiş seni rüzgar çaresiz
Toprak üstüne serilmiş yağmur çaresiz
Gözlerim aramış her yerde
Kıyamet kopsa bulacak gibi arzulu
Buluşmalı
İçi titrer her yaşamın, ufuk orada da var
Geçmiş zamandan kalma bir çiçek...
Bir çiçek... kış koklar, soğuk koklar
Tuz tadında zemheri bir ayrılıktır göç... bilemezsin
Dağlar, taşların hapsettiği bir güne çıkar
Çocuk bakar, kuş bakar, çimen bakar
Mavi derinliği koymuşsun baş ucuna
Manzaran taş şehrin sokakları olsa da
Arada gönderdiğin bir kaç resim gözlerinden
Bana hatıra
Şair dilinde bir mevsim vakitlerden akşamdır
Hafif soğuk yeleğimde çiğ tazesinden
Yürüyorum
Mazi dedikleri karıncalanıyor bedenimde
Sorular sorular koşuyor zihnimde
Gidiyorum
Tekneleri, dalgaları titrer huzursuz denizin
Tulum giymiş gibi gök, gizler kendini mavi
Sen orada mavinin neresindesin
Gel, de-ki- bana
Bir dünya vardı tanıdı bugün
küçük bir kavanoza koydu ilkin
kapatmadı ama dünyasını
kavanoza...
söyledi kendine ezberlediklerini
Yakut yakuttur
Ben ise kuyumcu değilim
Yaşamlar tanıdım alt üst
Yaşamlar tanıdım çember döndürür
Peki aldanıp da döneyim kendime
Açtım pencereyi, bak hava ağır...
Ağır bulutlar altında bir mezar,
Gece fettan fettan gülümseyen ayı çağırır.
Ne sen gitmeliydin gökyüzü, elimden kayıp
Ne ben açmalıydım sen giderken bulutları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!