Sen geceyi bilir misin?
Geceyi, karanlığı...
Alnından öptü mü seni hiç,
Bir soğuk Sivas gecesinde,
Kara tren çığlığı...
Karınca,
Karınca,kararınca...
Dünyanın işi bitmez,
Yorma kendin karınca,
Çalış,çabala sonra,
Yol menzile varınca,
Gözlerinden sürgün oldum olalı,
Geziyorum dağ, ova, kara, deniz...
Süzülürsün kuğu gibi göllerde,
Bana reva gördüğün kur'a deniz...
Hem hayattır, hem de mezar insana,
Günahsız yanlarımı ben, bir sevdada bıraktım,
Bıraktım çocukluğumun masum taraflarını...
Damlamayı bilmiyorken, bir nehir gibi aktım,
Kovaladım lügatimden tüm aşk- meşk laflarını,
Seni tutuşturamadım; lakin kendimi yaktım...
Kaderim, nasibim, yarim bildimdi,
O varsa var, yoksa yoktu her değer,
Gençliğimi harcadımdı, sildimdi,
O bunlara layık olsaydı eğer,
Dünyayı yakmaya o zaman değer!
(Dostum Ahmet Murat YÜCEL'e)
Sen, semadaki yıldızları sayarken yavrum,
Iraklı kardeşlerin, göğe hasret kaldılar...
Sen, en efsunlu rüyalara dalarken, onlar,
Bir kabustan uyanıp, bir kabusa daldılar...
Biraz kırgın mısın yoksa sen bana,
Gözlerine bakamadı gözlerim.
Başını hafiften öne eğince,
Gözlerine akamadı gözlerim.
Görmesem de her gün güzel yüzünü,
Gözlerini tanıdım ben senden önce,
Onlar ki göz değil, iki alev közdü...
Ben yarısında yolun, sen körpe gonca.
Gönlümün buz dağını gözlerin çözdü...
Belki de,
Teşekkür etmeliyim,
Ocağıma diktiği incir ağacının,
Gölgesinde oturup,
Serinlediğim,
Eski dostuma!
Bekliyorum...
Fakat öyle hemen değil,
Bu gün gelme, yarın gel...
Bu gün,ocağın yirmi ikisi,
Ve günlerden pazartesi...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!