Karanlıklar çökmüş sokaklarına,
Göz gözü görmüyor, nerdesin Leyla!
Karışsam gözyaşı ırmaklarına,
Kader yol vermiyor, nerdesin Leyla!
Acep şu dağların ardında mısın,
Hayata geçemiyor ateşkes antlaşmaları,
Silah üretenlerle, aynı kişiler oldukça,
En büyük insan hakları savunucuları,
Kalıyor tüm sözler,
Prensipte.
Su gibi aziz ol yavrum, Kağan'ım,
Her geçtiğin yerde iz kalsın senden...
Öyle bir dem sür ki fani dünyada,
Şükranla anılan söz kalsın senden...
Şimdi beşiktesin, henüz bebeksin,
'Agu'ların, 'gugu'ların ardından,
Konuşmayı sökeceksin Kağan'ım!
İlim-irfan kalesinin burcuna,
Al bayrağı dikeceksin Kağan'ım!
Bir avuç toprak için al kanını,
Olmadı hiç böyle gitmek olmadı,
Şu gönlümü dağa taşa sal da git...
Dolu taştı, boşa koydum dolmadı,
Bir parçacık aklım kaldı, al da git...
Çekemedin bir parçacık nazımı,
Sar beni,
Üşüyorum sevdiğim,
Saçlarınla sar beni...
Vuslatına evdiğim,
İhmal etme, gör beni...
Uzayan gecelerde,
Sen, hiç bitiremediğim cümlelerin öznesiydin hep,
Ben, hiç başlamadığın cümlelerin nesnesi kaldım...
Sen ağlama, dayanamam demeyeceğim sana,
Ağla güzelim,
Çünkü ağlamak güzeldir.
Çünkü yaşamak,
İki ağlamak arasındaki zamandır,
Tanrı'dan ödünç alınan.
Ne güzel de bağlamışsın,
İpeğimsi saçlarını,
Gökkuşağını andıran,
Allı pullu kurdeleyle...
Gerçek mâşukunu bulan,
Bu günlerde adınız griple anılsa da,
Siz, en güzel aşkların tanığıydınız kuşlar!
İsminiz tehlikeli, ölümcül konulsa da,
Siz, en tatlı düşlerin konuğuydunuz kuşlar!
Sizdiniz, düne kadar insanlara şevk veren,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!