işte şimdi birini öldürdüm diyeceksin
parmak uçlarından dökülecek gözyaşların
o gün bir bir kayacak yıldızları gecenin
son kez bakacaksın giden yüzüne mutluluğun
bir göçebedir aşk, konakladığı her yerden bir şeyler çalan
kapısı yoktur bu yalnızlığın
kalbine kadar ıslanmış gözlerim
şimşekler koparan bir bulut gibiyim
her denizin altındaki gizli bir çöl gibi susuzum
biliyorum, bilmemem gereken çok şeyi
rüya’…
saçlarına rüzgar değse ihanet sayarım
bilmez misin öylesine masum ki hislerim
billurdan bir deniz, inciden bir okyanus
kalbinin düşleri hiç kırılmasın
umudunu yitirmesin gözlerin
bekle ki bir gün döneceğim
seni sonsuza dek seveceğim
yemin ederim
sadece sana dair
mesela bir baksaydı kalbime
görecekti, her nefes alışta
her cana can karıştığında
yaradan dökülen kanın
kime doğru aktığını
cesareti kırılıyor ellerimin
sana veda edemiyorum
yollar bin iken bir yol bulup da
gerisin geri gidemiyorum
utanıyor gözlerim
ayrılığın yüzüne bakamıyorum
gidiyorum
suya yazılmış yazılar gibi
dalgalara karışmış kelimeler bırakarak
gidiyorum
avuçta eriyen kar taneleri gibi
damla damla dökülerek
ayrılığın sükutunda bıraktın beni
bir avuç gözyaşı doldurdu ellerimi
parmaklarım arasından kayıp düşerken yaşlarım
bendini yıkmış bir sel gibiydi yüreğim
şehrin en kalabalık meydanında yapayalnız bir heykel gibi
gittiğin o yana doğru baktı gözlerim
gecenin bir yarısı güneşi özlemez mi insan
kaldırıp başını bakmaz mı göklere
bu kainat yıldızlardan da öte
zaman tükenirken kum saatinde
günbegün öldüğünü anlamaz mı insan
nice vefasız dostlar için ağladı bu gözler
güneş damlası sevgilim
seni mutlu görmek ne güzel
yağmura hasret topraklar
bulutların kokusunu aldığında
tatlı bir telaşa kapılırlar ya
ilk damla düştüğünde




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!