30 yıl içeride yatmışsındır
ve bir gün zindanın kapıları aralanır
bileklerdeki zincirler çözülür
artık özgürsündür
aydınlık bir koridordan geçersin
tüm o kötü anıları geride bırakıp
yürüyebilir misin
yağmurların damla damla düştüğü
bir mevsim olmalı güllerin solmadığı
dağların ardında bir yerlerde
kardan kefenler giyebilir misin
çığlıklar faydasızdır o gün
avazın çıktığı kadar bağırırsın
ama nafile
geçmiş o kadar karanlık ki
geleceğe hiç kalmadı ışık
ihanetle geçen yıllar
hiç duyulmadık bir şarkı mırıldanıyor
ne zaman, kim yazmıştır
ne güne dek çalınacaktı
hangi duygular dokunmuştur notalara
kaç gözyaşı düşmüştür kemanın tellerine
bilmiyorum.. hiçbir şey bilmiyorum
güneş çekildiğinde, bırakır ya yerine karanlığı
yokluğunu ansızın hissettirir ya
tüm renkler, bir ölüm sessizliğine gömülür ya
perde perde zindanların kapıları aralanır ya
tüm o varlık kavgası tükendiğinde adalet kılıcını çeker ya
şimdi hesap görme vaktidir ya
beni eve götür ey ölüm
aşkı bile yarım bu dünyanın
yeter! .. üstü kalsın bu sevdanın
beni eve götür ey ölüm
sürgünü bitsin kalbimin
benimle gelirsen
iki çöl, bir deniz aşacaksın
ellerinde ellerimden başka bir şey bulamayacaksın
benimle gelirsen
kan deryalarından geçeceksin
kainatın son trenini az önce kaçırmışken
şimdi gelir diye bekler gibi
bazen sadece bir ihtimali seversin
gecenin bir yarısı
güneş doğacakmış gibi
baba ve oğul
bir de yalnızlık
el ele tutuşmuşlar, yürüyorlar
baba yalnızlığın ellerinden tutmuş
çocuk yalnızlığın parmaklarına dokunmuş
baba ve oğul
güneşin yalnızlığı gibidir onunkisi
gelir ve tüm yıldızları kaybeder
hayran bırakır herkesi kendine
kalbinde hiçbir kimse olmasa bile
ölümüne bağlamıştır herkesi
mümkün olmayan o büyülü hayaline
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!