desem ki bıçakla kestim aşkı
kanayan bu son renk ve bu son yürek
desem ki müzelere kaldırmayacağım bu aşkı
toprağa gömdüğüm bu son resim ve bu son matem
yüreklerde sessizce büyüyen acılar gibi
zamana kök salıyor ölüm çiçeği
bilmez miyim çokça dövecek yüreğimi
bin yıl sürecek bu ölüm merasimi
unutmak en büyük armağanken insana
ben unutmamaya yeminli
keşke’ye…
canıma dokunan her acıda
gözlerime ilişen her yaşta
ayağıma takılan her taşta
alnının yazgısını yazan melek
sen ne dilersen onu yazsın
her şey gönlünce olsun
kuru topraklar için yağmur
ve ne ifade ediyorsa yağmur için bulut
gözlerin gitmeseydi gözlerimden
sensiz uyanmasaydı yüreğim
geceler boyu düşler görseydim
her düşte bin kez ölseydim
gözlerin gitmeseydi gözlerimden
hayal edebiliyordum
uzaklaştıkça kaybolan gözlerindeki kan rengini
o da merak ediyordu
acaba onca uzaktan geriye dönebilir miydi gözleri
geçmiş, ölümden sonra bile terk etmiyorsa insanı
kör olmak bile yetmeyecekmiş ki
dilimin bağını çözmeyi ne çok isterdim
ah bir çözebilseydim
denizler dolusu mürekkeple
sana olan aşkımı yazmaz mıydım
ah bir konuşabilseydim
bir şey eksik sanki
dünden kalma bir boşluk
ıssız bir sessizlik
susmaya mahkum kelimelerde
duymak istediğim bir şeyler var
sırılsıklam bir yalnızlık ıslatırken beni
bir rüzgar eser uzaktan, sarıverir her yanı
dört duvarla çevrelenir yalnızlığın gözleri
damla damla ıslanırım
ben bugün çok yalnızım
güneşimi kaybetmişim
ardından kimse ağlamadı
yasını tutan olmadı
ne gururu, ne onuru ve ne de şehveti vardı
aşk, mezarını kendi elleriyle kazdı
henüz yalnızlığı keşfetmemişti
son kez, giden ve bir noktadan sonra kaybolan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!