Değişti her geçen gün baştan çıkan çağımız.
Değişti yatağından akan gür ırmağımız.
Devrildi göğsümüzden yükselen kutlu çınar,
Döküldü kıtalara serpilen yaprağımız.
Çekildi zirvelerin gölgesi ovalardan,
İhtişamlı tahtından yıkıldı otağımız.
Uyan ey asil nesil uykudan uyan yeter.
Kalksın meşum atalet, bitsin bu ziyan yeter.
Bırak kürek çekmeyi gaflet denizlerinde,
Açıl engin sulara kükresin umman yeter.
Eğer bu sarp vadide dik tutmazsan gölgeni,
Ya bir kurt takip eder ya da bir çakal seni.
Eylül 2013
Aşktır her hakikatin hamurundaki maya,
Aşksız koca kâinat mahkûmdur dağılmaya.
Temmuz 2012
Şan, şöhret, mal, mülk, makam; hırs tarlasında mayın…
Dikkat edin, yürürken üzerine basmayın.
Nisan 2012
Ne Leyla’dır vuslatı ne de hicranı ruhun;
Nasıl fâniye gönül verir bekaya meftun.
Sevda duymazdı asla güneş varken semada,
Bir karanlık geceye aklı olsaydı Mecnun.
Ne daldandır meyveler ne dökülen yapraktan;
Kökü dipsiz göklerde asıl meyve topraktan…
Eylül 2013
Gönül aşk kumsalında kabuk tutmaz bir yara.
Kapılmış tuzlu suya, tutulmuş dalgalara.
Ne güller saçabilmiş rengârenk bahçelerde,
Ne vasıl olabilmiş engin okyanuslara.
Pas tutmuş ummanları coşturan donanmalar,
Savrulmuş kumsallara yosunlu yelkenleri.
Hangi kayıp sahilde karşılayacak rüzgâr?
Engin okyanuslardan seferden dönenleri.
Esiyor fırtınalar acep hangi diyarda?
Orda mescittir her yer, orda kıbledir her yön;
Gir gönül kâbesine ne yana dönersen dön.
Temmuz 2013
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!