İdris Çetin Şiirleri - Şair İdris Çetin

İdris Çetin



Ruhsuz köksüz mesnetsiz bir nesil,
Yerlerde sürünecektir düşünmeksizin,
Din, iman, ahlâk gitmişse bedenden,
Korkmayın imansız, suratsız gidenden.

Devamını Oku
İdris Çetin

Hz. Davut, Câlut’u Allah’ın izniyle yendi,
Zulmün karanlığını tarihe gömdü.
Hz. Süleyman cinlere, insanlara tebliğ etti,
Medeniyetleri hak ve adaletle yönetti.
Kudüs’üm seni dünyanın başşehri yaptı,
Bütün şehirler, senden ilham aldı.

Devamını Oku
İdris Çetin



Kur’an nuru sarmışsa bir yiğidin yüreğini,
İki cihanda da köşküne dikmiştir direğini.
İbâdet imanı sarmışsa çember yumağında,
Hakkın rızasına nail olacaksın Firdevs’i Âla’da.

Devamını Oku
İdris Çetin

SENSİN
Vatanını işgale kalkışana,
İlk kurşunu sıkacak sensin.
İslam’ı hançerlemek için yapılan
Mescid-i Dırarları, yıkacak sensin.
Fitne çıkarıp ümmeti birbirine düşüren,

Devamını Oku
İdris Çetin



Duman dağları sever,
Balık suları sever,
Kar zirveleri sever,
Yalnızlık insana düşman besler.

Devamını Oku
İdris Çetin


Köy çok kalabalıktı. Herkes, işinde gücünde çalışıp duruyordu. Köyde arazinin kıt kanaat olması, köy halkına gurbetlik hayatı yaşatıyordu. Köy halkı, altı ay şehirde çalışır, kışın da kazandıkları paraları harcardı. Bütün zorluklarla boğuşur ve mücadele ederdi. Yanaklarından mutluluk eksik olmazdı insanların.
Köylüler, kışın köy odalarına toplanırlar, gece yarısına kadar sohbet ederler ve geleneksel oyunlar oynarlardı. Onlar, dar gelirliydi ama çok mutluydular. Kışları köyün nüfusu daha da kalabalıklaşır, camiler ve köy odaları dolar taşardı. Hoca mektepleri de dolar taşardı. Halk kısa sûreleri, ilmihal bilgilerini bu mekteplerde okur ve öğrenirlerdi. Neredeyse kışın köyün nüfusu belediyelik olma durumuna yaklaşmıştı. O zamanlar, bir yerin belediyelik olması için iki bin nüfus şartı aranıyordu. Bu güzide dağlık köyümüz, belediyelik hayalini kıl payı kaçırmıştı…
Yazları durum tam tersineydi, herkes çalışıp para kazanmak, evini el alme muhtaç kılmadan geçindirmek için gurbetin yollarını tutardı. Gurbetlik zordu. Büyük, küçük, kadın, kız, erkek ve herkes için zordu. Bu yüzden yazılmamış mıdır gurbet türküleri, ozanlar dertli sesleriyle gurbetçilerin çilelerini sazlarıyla dile getirirler. Bu bitmeyen ama tatlı bir çiledir. Köyde herkes birbirine güvenir; malını melalını, ırz ve namusunu kısaca her şeyini birbirlerine emanet ederlerdi. Zaten bu güven her daim vardı, küçücük yurtlarında köylünün.
Kocaman kocaman şehirler vardı uzaklarda. Bu şehirlerle tanışmayan yüzlerce binlerce genç vardı. Şehirler kucağını açmış, Anadolu’nun saf ve temiz gençlerini bekliyordu. Aslına bakarsanız, şehir de yorgundu hem de çok yorgundu. Her gelene kucağını açıyor, kimseyi reddetmiyordu. Çünkü kaderi öyleydi. Haydudu, hırsızı, kaçakçısı, densizi donsuzu ve mafyası aklına gelebilecek bütün kötülükleri yapan insanlar, şehri biri sığınak yeri edinmişlerdi. Para elde etmek onlar için şehirde daha kolaydı. Çalışmadan kazanmak, hile yapmak, tuzak kurmak, çalmak çırpmak ve aklınıza hangi düzenbazlık gelirse hepsi bunlarda vardı. Onlar da şehrin bir parçasıydı. İşte şehrin bu gibilerden canı yanıyor, ağlıyor ve sızlıyordu ama derdini kimseye anlatamıyordu. Adeta dert küpüydü koca şehir. Dağı taşı altın ya herkes altın toplamak için şehre iniyordu. Neler kaybedeceklerini düşünmeden; onlarca, yüzlerce binlerce, yüz binlerce ve milyonlarca genç, her geçen gün şehre akım ediyordu. Sel sularının hırçın aktığı gibi şehre akıyorlardı, yurdun dört bir köşesinden. Şehirde iş, aş ve para vardı. Aklınıza gelebilen güzellikler de mevcuttu şehirde. Ama onları bulmak emek isterdi, çile isterdi…
Şehir susamıştı; namuslu, doğru, dürüst ve adaletli gençlere. Onların eksikliğini her dem çekip duruyordu. Gençleri bekliyordu. Nöbet tutardı, geceleri ve gündüzleri ne zaman gelecekler diye…

Devamını Oku
İdris Çetin

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Yüksek Lisans yapıyordum. Yanımdan hiç ayırmadığım yüksek lisans not defterimi İlahiyat Fakültesi mescidinde unuttum. Defterimi aramaya başladım. Not defterimi mescitte bırakmış olduğum yerde buldum. Ve deftere ismini yazmayan bir öğrenci şunları yazmıştı:

SAİD-İ NUR VE TALEBELERİ
“Her biri bir dünya olan Said-i Nur ve Talebeleri dava adamı yıllar davaları hizmeti Kur’aniyeye ve Âlem-i İslâm’ın imanını kurtarmaktı. Bu dava uğruna hapislere atıldılar, işkencelere maruz kaldılar ve sürgünlere gönderildiler. Bütün bu yapılanların hepsi bu davayı bitirmek içindi. Ancak onlardaki bu iman kuvveti ve dava aşkı yapılan her şeyi onların lehine çevirmiş ve davalarını tüm dünyaya duyurmuştur. Said-i Nur ve Talebeleri Nefs-i Emmaresini yenmeyi hedef alan, davası büyük olan büyük adamlardı...”

12/03/2012

Devamını Oku
İdris Çetin


Deniz tuzundan mahrum kalan bedenler,
Mavi rüyaya el sallayıp hakikati kaybederler,
Derinliklerde bin bir mucizeyi göremeyenler,
Gönülleri buz dağında güneşe hasret giderler.

Devamını Oku
İdris Çetin

Saf, temiz, iyi niyetli kırlangıcım,
Göklerin süsü bulutların sisi,
Sabah ve akşamların neşe kaynağı.
Gün batımına doğru,
Pervane gibi dönmelerin,
Seninle uyanırım sabahları,

Devamını Oku
İdris Çetin

Kişiliksiz insan her yerde kendini belli eder,
Dünyalık için heva hevesinin peşinden gider,
Münafıklık işlemiştir unun ruhuna azar azar.
Niyetini daima gizler, dostuna mezar kazar.

Hak ve adaletin terazisini tartmaz,

Devamını Oku