Bütün garp yekvücut olmuş, mayın tarlasında,
Haçını çiziyor, mukaddes toprağımın ortasında.
Füzeler, tanklar, bombalar ve tayyareler…
Yine benim mukaddes toprağımda akşamlar.
Saflar karışmış, uyanık yok âlemi İslam’da,
Bisikletimin yuvarladığı tozlar,
Boynumdan aşıyordu ileri doğru.
Boğazıma düğümlenen bir avuç toz,
Pedalları tersine çeviriyordu.
Yolun ilk ulağına dikilen çöp tenekesi,
Bisikletimin plakasını sordu;
Bulutlar; yüksek dağların dostu,
Ormanların dostu, temiz kalplilerin dostu…
Yükselerek yolumuzu kesip de,
Bizimle selamlaşan dumanlı dağlar…
Sen, yağmuru ve karı çok ama çok seversin,
Sululuklardan, yalakalıklardan nefret edersin.
Cehalet diz boyu modern binalarda,
İlkellik gökdelenlerle yükselmiş,
Hakikâtler buharlaşmış gökyüzüne doğru,
Adalet; tasını tarağını toplamış,
Mahkeme duvarlarından…
Yeşeren ota, kişneyen ata,
Süt veren ineğe, beyaz yoğurda,
Küplere dolmuş pekmeze,
Şükretmek, gerekmez mi?
Vızıldayan arıya, tatlı balına,
Deprem, deprem, deprem!
Bu gece mi olacak acaba?
Uyumasam, bulutlara mı uçsam acaba?
Ayaklarım çakılmasa yere,
Nasıl da uçarımdım göklere…
O, beni gökyüzünde de bekliyor,
Dağlar, dağlar, dağlar, dağlar…
Şarıldayan, çağlayanlar ve çaylar,
Ruhumun özüdür…
Tertemizce akar giderim,
En korkunç vadilerden ovalara.
Yosun tutarım, çiçeklerin arasında.
Yerin derinliklerinden damar damar gelen,
Ağacın özümsediği su, hani nerede?
Yapraklar karıncalaşmış karma karışık,
Birbirine benzeyen hani nerede?
Vücudun enerji dolu kanı yanında,
Havuz dalga dalga yayılır,
Yüreği yufka yufka katlanır,
Göklere doğru yay yay süzülür.
Berraklığı camdır, aynadır, kalptir,
Suyu serindir, sevgisi derindir,
Kalpler kadar sıcaktır berraktır,
Yaratıkların cana yakını ve en güzeli,
Sevrin önünde yumurtlayalıdan beri.
Ağını özenle ördü örümcek, Sevr’e
Bunu gören müşrikler, düştü derde.
Allah’ın Resulü ve sevgili dostu,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!