Hasretini ilmek ilmek işlerken zamana
Yamalı sensizliklerden artırdığım vurgun saatlerim
Gözlerimin kahvesine sinmeden
Elimi eteğimi çektiğim hayatıma artık gelsen diyorum
Kalabalıkla paylaştığım soytarı yalnızlığım firara gebe
Hangi notayla intihar etse yalnızlığım
Kurşun olup yağdı baharlarıma sözler
Vurulan her çiçeğin yaralarını
Yalanlar sardı şefkat kılığında
İki yabancıydık
belki bugün umutlarımı siyaha boyarım
kendime daha yakın hissetmek için
gün kızıl bir tepside sunarken akşamı
gecesefası kokar tenim
göz göz yaralarımı ellerimle
yüreğime gömer
Doğuştanmış kadersizliğim
çocukluğumun
sıradan bir şubat ayının
soğuk çarşamba akşamında
annemin ağlamaklı çığlıklarına
Öyle değersizce durma karşımda.
Boşluğun yüreğimi doldururken,
Aklıma sokma bir gidiş daha.
Zaten yorgunum, dilsiz bakışların, anlamsız çığlıklarını
Geceye taşımaktan.
Yaşı yetmişin, başı kambur bedeninin üzerinde,
geçmişe doymuş, geleceği yalandan dua dilinde ve alışkanlıklarını dilenmekte.
Utancını gözlerine, gözlerini toprağa dikmiş filizlenmesini beklemekte.
Sağ eliyle, orada olduğundan bile emin olmadığı kalbini tutmakta.
Dizine yaslı sol dirseği, göğe açılmış avucunda ki boşluğu tutmaktan yorgun.
Karnı tok ama akşamki açlığını bastırmak için yalvarmakta…
Kırmızı savaşlar ekili toprağımda
yeşeren öfkeme korkuluk yapıyorum
alnımı boydan boya çizen sevdanı
Savaş sonrası
ölüm kokan bir koğuşta
Sakın seni bırakacağımı düşünme
Dalgasını kırdığım denizlerin dibinde
Gelmek istemez miyim zizil parmaklım
Memleketimi koklamak yanık teninde
Buralarda kuzu kurda emanet çoban firarda
kayıp sokaklarda aranıyor benliğim
bulan yok
gören yok
ahım tütüyor
zifti yeni kurumuş asfaltta
kusur kalsın geceye olan meylim
-sana olan öfkem
bir mevsimi daha boyarım divit kırmızısına
hem ne çıkar yıldızlardan tacım olmasa ipek saçlarımda
cebimde ay
-düşerim yıkık kentin ucu yanmış resmine
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!