Ne bu çehre ne bu suratın hali,
Nedir bu boynun gam yüklü deve misali?
Karartma enseyi azizim doğar güneş,
Gül, gülsün yüzün gül ki güzelleş.
Gülümser mi tabiat yağmasa yağmur?
Ben geldim ey nazlı yar,
Ne bu hal, kapı duvar?
Yaşasam neye yarar,
Yar ölsem neye yarar?
Divane gönül, firar.
Ah ki ne ah mazlumun ahı,
Ah ya rabbim bilmem ki nedir günahı!
Kirlettiler nurlu sabahı,
Sâdâbat gitti neylersin!
Tilki derisinden post mu olur,
Tıkandım çıkmaz sokak,
Yol yok gidiş nereye?
Mutluluk bize çok uzak,
Umut yok bu çırpınış niye?
Yalan mı yaşadıklarım,
İyiye âciz namusluya taciz,
Kibara zorba şefkate öfke.
Zulmünü kustu her zâlim,
Âlim cahil cahil âlim.
Tekâmül etmiyor her nefes,
Bir sabah uyandım, karanlık,
Gün doğmamış yüreğime.
Şu hasretim kaç zamanlık?
Bin âh ekledim dûama, dileğime.
Yolu yok gitmeli buralardan, âtîye,
Bir at gördüm,
Kalbim parçalandı.
Bir kedi gördüm,
İçim ağladı.
Hepsinin gözlerinden merhamet vardı,
İnsan deme bana,
Bir yalnızlığım var benim,
Bir de kimsesizliğim,
Belki ondandır bu sessizliğim.
Lakin sanma bu durum çaresizliğim.
Görülmemiştir yolumdan döndüğüm,
Bir yer olmalı, mutlaka bir yer olmalı,
Sığınak gibi liman gibi.
Ya gitmeli bu diyardan,
Ya ömrünce saklanmalı.
Bir yer olmalı, mutlaka bir yer olmalı,
Ağlamak gibi savaşmak gibi.
Ey İstanbul, senin olmaya geldim,
Ey İstanbul, seninle olmaya geldim.
Ey İstanbul, hamdım olmaya geldim,
Sen üzülme, olmayan yansın olamayan utansın.
Mahzûn olma derya deniz,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!